29 Mayıs 2014 Perşembe

Ülkelere göre aşırı kilo (şişman+obez) oranları haritası

Gezegenimiz artık obezler gezegeni oldu. Dünya nüfusunun üçte biri obez veya şişman sınıfına giriyor. Bu durum 21. yüzyılın salgın hastalığı olarak adlandırılıyor. Lancet dergisinde yayınlanan araştırmaya göre gelişmekte olan ülkelerde obezite ve şişmanlığın (BMI>=25) artış oranı daha yüksek. Toplam nüfusunun %80 'i şişman olan ülkeler var. Uzmanlar bu gidişatın değişeceğini gösteren veriler bulamıyorlar.
Bu salgın yüzünden her yıl 3 milyon insan ölüyor ve milyonlarca insanın yaşam kalitesi kalitesi düşüyor. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) bu gidişatı 2025 yılına kadar değiştirmeyi düşünüyor. Fakat 150 uzmanın katıldığı araştırma iyimser olmaya imkan vermiyor.
Son 30 yılda 1980'den - 2013'e  obez veya şişman sayısı 857 milyondan 2100 milyona yükseldi. Çeşitli ülkelerde yapılan 2000 araştırmanın sonuçları aşağıdaki haritada gösteriliyor.

Bu sorun diğer sağlık sorunları gibi azalma eğiliminde değil. Azalma eğiliminde olan sağlık sorunları arasında tütün tüketimi veya çocuklarda kötü beslenmeyi sayabiliriz. Araştırmanın liderliğini yapan Washington Üniversitesinden Emmanuala Gakidou'ya göre "Obezite veya şişmanlık oranlarının artış göstermesi çok hızlı ve genel oldu."
Sonuç olarak araştırılan 188 ülkeden hiç birisinde zayıflama eğilimi görülmedi. Şişman veya obez oranı yetişkinlerde % 27,5 iken çocuklarda aynı oran alarma neden olacak şekilde % 47,1 oldu. Dünya Sağlık Kuruluşu (WHO) şişman veya obez tanımlarını VKG (Vücut Kitle Göstergesi) veya BMI (Body Mass Index)'e göre yapıyor.  VKG = Kişinin Kilosu (kg)/ (Kişinin Boyu(mt)*Kişinin Boyu(mt)) olarak hesaplanıyor. O kişinin VKG değeri  25'ten büyük veya eşit ise şişman , 30'dan büyük ise obez sınıfına giriyor.

Huffingtonpost'dan çevrilmiştir.

27 Mayıs 2014 Salı

Der Spiegel'de 27 Mayıs 1960

Anadolu platosunda sabahın pusunda iki cadillac Eskişehir Kütahya arasında hızla gitmektedir. Uçak koltuğundan bakan general " Onu ele geçirdik" der. Uçak ( 2 motorlu C-47) neredeyse çatılara teğet geçerek beton otoyola iki arabanın önüne iner. Cadiilac sürücüleri frenlere basarak arabaları durdururlar. Uçaktan Türk Ordusunun 5 albayı boyunlarına asılmış makinalı tüfeklerle inerler. Ardından general Burhanettin Bigalı iner.
General "Şu anda tüm ülkenin kontrolu Türk Silahlı Kuvvetlerindedir " derken albaylar Menderes'i arabadan çıkarmaya çalışmaktadır. "Sizi tutuklama emrini aldık." General ona yaklaşır ve yüzüne tükürür. Bir yemin yüzünden bu hareketi yaptığını belirtir ve ardından özür diler. Başbakan yüzünü silerken " Size iyi şanslar dilerim " der ve bir sigara rica eder.
Bu macera sahneleri ile 61 yaşındaki Menderes'in 10 yıllık iktidarı sona erer. Menderes Demokrat Partinin başkanı olarak Türkiye'nin ilk şaibesiz seçimi olan (New York Times'a göre) 1950 genel seçiminde iktidara gelmişti. İktidarı elinden kaçırmamak için elinden gelen her şeyi yapmıştı..
Adım adım kendisini iktidara taşıyan liberal düşüncelerden uzaklaşmıştı. Bu liberal düşünceleri yüzünden 3 arkadaşı ile birlikte 1945 yılında CHP'de ayrılmış ve demokrat olmuşlardı.
Seçimi kazandıktan sonra (29.05.1950) yaptığı konuşmada bu liberal düşüncelere yer vermişti. Verilen sözler arasında işcilere grev hakkı, gazetecilere daha serbest bir basın yayın kanunu, vergi mükelleflerine daha az hükümet harcaması, işverenlere devlete ait sanayilerin özel sektöre satılacağı sözlerini vermişti. Amerikan okuyucuları için kullandığı bir cümlede " Özel girişimin ekonomiyi büyütmek için tek yol olduğundan eminim " demişti.
10 yıl sonra Eskişehir ,Kütahya yolunda tutuklandığında işçiler hala grev yapamıyorlar, gazetecilerin elini kolunu bağlayan basın yayın kanunu eskisinden daha sert, devletin harcamaları yıldan yıla daha da yükselmiş ve ekonomi acele basılan yeni paralar nedeniyle boğulmuştu.
Almanya ve Fransa'nın toplamı büyüklüğünde olan fakat nüfusu sadece 27 milyon Türkiye'nin inşası için çalıştığını iddia ediyor ve kendi taraftarlarına " Atatürk ülkeyi kurandır ben ise inşa edeniyim " diyerek övünüyordu. 10 yıl süre ile günde 12 ile 19 saat çalışarak barajlar, caddeler, yollar, okullar ve camiler inşa edilmişti.
Bu inşaat hırsının yan etkileri ekonomide bozulmaya yol açtı. Üretimde artış on yılda üç katına çıkmasına karşın ülkenin dış borcu 1950'de 2,4 milyar TL iken 1960 da 19,7 milyar TL'ye yükselmişti. Bu borç rakamının 12,4 milyarlık kısmı dış borç idi. 10 yılda dolaşımda ki para miktarı da 3 kat artmıştı (1960
'ta 8 milyar TL).  Aynı sürede fiyatlar iki katına çıkmıştı. Time dergisine göre "Türk fıçısının dibi yoktu". 10 yıllık sürede Türkiye'ye 2,3 milyar dolar ekonomik ve silah yardımı yapılmıştı. Muhalefet lideri ümitsizce " Sadece dış borç alarak yaşanmaz. " şeklinde hükümeti uyarıyordu.
Buna karşılık Aydın'da Menderes kıyısında 1200 hektar arazisi bulunan, pamuk üretimi yapan iyi kişi değişmedi. Her türlü yoruma çok kızdı. Kendi yaptıklarını eleştiren ekonomi uzmanlarını işten attı.
Vatan gazetesinin yazarı kendisini eleştirenlerin başında geliyordu. Menderes'i "Çekici, çok çabuk karar veren, heyecanlı, dinamik, cesur fakat eğitimi eksik lider. " olarak tanımlıyordu. Ahmet Emin Yalman yazdıkları yüzünden 16 aylık hapis cezasına çarptırıldı. Yalman gibi 800 gazeteci içinde hapis cezaları verilmişti.
27.mayıs.1960 günü Menderes Ankara'ya tutuklu olarak getirildi. İki gün önce Eskişehir'e inceleme gezisine çıkmış Ankara'dan ayrılmıştı. Gezi sırasında genelkurmay başkanı Erdelhun tarafından uyarılmıştı. Fakat uyarı çok geç gelmişti. Bir kaç saat sonra ordu darbe yaptı.
İki partili Türk Demokrasisi rayından çıktı. Çünkü ülkenin başbakanı kendi misyonunu inşaatçılık olarak görüyordu, muhalefetin ekonomi hakkında yaptığı iyi niyetli eleştirilere sertlikle cevap veriyordu, bu sertlik dolayısıyla gösteriler artıyordu.
Türk Demokrasisi kolayca yaralanan kendini beğenmiş bir başbakan yüzünden rayından çıkmıştı. Time dergisine göre başbakanın göremediği bir olgu vardı. O da muhalefete ne kadar sertlik ile yanıt verilir ise muhalefet o kadar güçlenir. Türkiye'nin yanında olan ülkeler ülkenin demokraside olduğu kadar ekonomik alan da zayıf olduğunu tespit ediyorlar ve yardıma ihtiyacı olduğunu düşünüyorlar.


Der Spiegel'den Türkçe'ye çevrilmiştir

Dünya'nın en ağır adamı öldü .

Bir zamanlar Dünya'nın en ağır adamı olarak Guinness Book of Records'a girmişti. 394 kilo ağırlığındaki Meksika'lı  Manuel Uribe vefat etti. Kuzey Meksika'da yaşayan Manuel'in çok zor bir yaşamı vardı. Uzun süre Dünya'nın en şişman ve ağır kişisi olma rekoruna sahipti. 7 yıl önce Guinness Book of  Records'a girmişti. O zaman ağırlığı 560 kg idi.  Bu ağırlık yaklaşık efsane Citroen CV2'nın veya orta boy bir kutup ayısının ağırlığına eşit. Aşırı ağırlığından dolayı evinden çıkamıyordu. Evden çıkması gerektiği zaman yaşadığı sokak trafiğe kapatılıyor, bir vinçli kamyon geliyor yatağı ile beraber Manuel'i kamyona indiriyordu. Bu durum en son mayıs ayının başında oldu, kendisinin dolaşım sistemi bozukluğu nedeni ile Monterrey'deki Üniversite hastanesine nakledilmesi gerekmişti. 48 yaşındaki Manuel pazartesi günü öldü. Öldüğünde 394 kg ağırlığındaydı uzun süre 400 kg'ın altına inemedi. Son uyguladığı diyet ölmesine neden oldu. Kısa sürede çok kilo vermişti.
Monoton günlük yaşantı
2002 'den başlayarak yatağından çıkamıyordu. Günlük aktivitelerini " Uyanırım, yüzümü bir tencere su ile yıkarım, iletilerimi yazarım, gazetelerimi okurum ve el bisikletim ile günlük çalışmalarımı yaparım" olarak açıklıyordu. Annesi ve arkadaşları tarafından bakılıyordu. 2008 yılında evlendiği eşi Claudia'dan bir kaç yıl sonra boşandı.
Kendisi nasıl bu kadar ağır şişman olabilirdi ? Çocukluğunda da çok şişmandı . Çocukluğunda 115 kg idi. " 22 yaşındayken ağırlık ölçer 130 kg gösteriyordu." Kişiler bilmeliler ki  Meksika'lılar yağ severlikleriyle tanınıyorlar. Bu arada Meksika'lılar komşuları ABD vatandaşları ile obezlik konusunda yarış halindeler.
Her on Meksika vatandaşından 7'si şişman veya obez (Almanya'da 5'i). ABD Üniversitesi Harvard'a göre Meksika'da son altı yılda yarım milyon kişi yağ ve şeker bağımlılığından öldü. Bu rakam aynı sürede uyuşturucu savaşlarında ölenlerin sayısından 7 kat fazla. Bu arada Meksika'lılar ABD vatandaşlarına göre daha fazla kola içiyorlar (özellikle Meksika'nın ABD'ye yakın olan bölgelerinde).
Şekerli içecekler ve fasulye
Uribe yıllar önce 12 kg verdiğinde "Gıdalar hakkında bilgim yoktu bu nedenle çok fazla çöp tükettim." demişti. Şekerli içecekleri, mısırı, ekmeği ve fasulyeyi seviyordu. Gerisini ABD'de yaşadığı 14 yıl tamamladı. Florida ve Teksas'ta büro makineleri teknisyeni olarak çalışmıştı. 2000 yılında ülkesine geri döndü. Bu dönüş çok zor oldu çünkü ağırlığı bir kaç yüz kilodan fazlaydı. İki yıl sonra hareket etme yeteneğini kaybetti. Meksika vatandaşlarına örnek olması amacıyla Manuel bir vakıf kurdu. Pazar günleri öğrenciler onun yatağına gelip kendisinden sağlıklı beslenme hakkında öğütler alıyorlardı.
Uribe'nin son isteği 120 kg'ya kadar zayıflamak ve yatağından çıkabilmekti.


Der Spiegel'den Türkçe'ye çevrilmiştir.