Anadolu platosunda sabahın pusunda iki cadillac Eskişehir Kütahya arasında hızla gitmektedir. Uçak koltuğundan bakan general " Onu ele geçirdik" der. Uçak ( 2 motorlu C-47) neredeyse çatılara teğet geçerek beton otoyola iki arabanın önüne iner. Cadiilac sürücüleri frenlere basarak arabaları durdururlar. Uçaktan Türk Ordusunun 5 albayı boyunlarına asılmış makinalı tüfeklerle inerler. Ardından general Burhanettin Bigalı iner.
General "Şu anda tüm ülkenin kontrolu Türk Silahlı Kuvvetlerindedir " derken albaylar Menderes'i arabadan çıkarmaya çalışmaktadır. "Sizi tutuklama emrini aldık." General ona yaklaşır ve yüzüne tükürür. Bir yemin yüzünden bu hareketi yaptığını belirtir ve ardından özür diler. Başbakan yüzünü silerken " Size iyi şanslar dilerim " der ve bir sigara rica eder.
Bu macera sahneleri ile 61 yaşındaki Menderes'in 10 yıllık iktidarı sona erer. Menderes Demokrat Partinin başkanı olarak Türkiye'nin ilk şaibesiz seçimi olan (New York Times'a göre) 1950 genel seçiminde iktidara gelmişti. İktidarı elinden kaçırmamak için elinden gelen her şeyi yapmıştı..
Adım adım kendisini iktidara taşıyan liberal düşüncelerden uzaklaşmıştı. Bu liberal düşünceleri yüzünden 3 arkadaşı ile birlikte 1945 yılında CHP'de ayrılmış ve demokrat olmuşlardı.
Seçimi kazandıktan sonra (29.05.1950) yaptığı konuşmada bu liberal düşüncelere yer vermişti. Verilen sözler arasında işcilere grev hakkı, gazetecilere daha serbest bir basın yayın kanunu, vergi mükelleflerine daha az hükümet harcaması, işverenlere devlete ait sanayilerin özel sektöre satılacağı sözlerini vermişti. Amerikan okuyucuları için kullandığı bir cümlede " Özel girişimin ekonomiyi büyütmek için tek yol olduğundan eminim " demişti.
10 yıl sonra Eskişehir ,Kütahya yolunda tutuklandığında işçiler hala grev yapamıyorlar, gazetecilerin elini kolunu bağlayan basın yayın kanunu eskisinden daha sert, devletin harcamaları yıldan yıla daha da yükselmiş ve ekonomi acele basılan yeni paralar nedeniyle boğulmuştu.
Almanya ve Fransa'nın toplamı büyüklüğünde olan fakat nüfusu sadece 27 milyon Türkiye'nin inşası için çalıştığını iddia ediyor ve kendi taraftarlarına " Atatürk ülkeyi kurandır ben ise inşa edeniyim " diyerek övünüyordu. 10 yıl süre ile günde 12 ile 19 saat çalışarak barajlar, caddeler, yollar, okullar ve camiler inşa edilmişti.
Bu inşaat hırsının yan etkileri ekonomide bozulmaya yol açtı. Üretimde artış on yılda üç katına çıkmasına karşın ülkenin dış borcu 1950'de 2,4 milyar TL iken 1960 da 19,7 milyar TL'ye yükselmişti. Bu borç rakamının 12,4 milyarlık kısmı dış borç idi. 10 yılda dolaşımda ki para miktarı da 3 kat artmıştı (1960
'ta 8 milyar TL). Aynı sürede fiyatlar iki katına çıkmıştı. Time dergisine göre "Türk fıçısının dibi yoktu". 10 yıllık sürede Türkiye'ye 2,3 milyar dolar ekonomik ve silah yardımı yapılmıştı. Muhalefet lideri ümitsizce " Sadece dış borç alarak yaşanmaz. " şeklinde hükümeti uyarıyordu.
Buna karşılık Aydın'da Menderes kıyısında 1200 hektar arazisi bulunan, pamuk üretimi yapan iyi kişi değişmedi. Her türlü yoruma çok kızdı. Kendi yaptıklarını eleştiren ekonomi uzmanlarını işten attı.
Vatan gazetesinin yazarı kendisini eleştirenlerin başında geliyordu. Menderes'i "Çekici, çok çabuk karar veren, heyecanlı, dinamik, cesur fakat eğitimi eksik lider. " olarak tanımlıyordu. Ahmet Emin Yalman yazdıkları yüzünden 16 aylık hapis cezasına çarptırıldı. Yalman gibi 800 gazeteci içinde hapis cezaları verilmişti.
27.mayıs.1960 günü Menderes Ankara'ya tutuklu olarak getirildi. İki gün önce Eskişehir'e inceleme gezisine çıkmış Ankara'dan ayrılmıştı. Gezi sırasında genelkurmay başkanı Erdelhun tarafından uyarılmıştı. Fakat uyarı çok geç gelmişti. Bir kaç saat sonra ordu darbe yaptı.
İki partili Türk Demokrasisi rayından çıktı. Çünkü ülkenin başbakanı kendi misyonunu inşaatçılık olarak görüyordu, muhalefetin ekonomi hakkında yaptığı iyi niyetli eleştirilere sertlikle cevap veriyordu, bu sertlik dolayısıyla gösteriler artıyordu.
Türk Demokrasisi kolayca yaralanan kendini beğenmiş bir başbakan yüzünden rayından çıkmıştı. Time dergisine göre başbakanın göremediği bir olgu vardı. O da muhalefete ne kadar sertlik ile yanıt verilir ise muhalefet o kadar güçlenir. Türkiye'nin yanında olan ülkeler ülkenin demokraside olduğu kadar ekonomik alan da zayıf olduğunu tespit ediyorlar ve yardıma ihtiyacı olduğunu düşünüyorlar.
Der Spiegel'den Türkçe'ye çevrilmiştir