28 Aralık 2013 Cumartesi

Kraliçe 60 Yıl Sonra Milli Kahramanı Affetti.

Bu günlerde ülkemizde sıklıkla af konusu gündeme geliyor. Demokrasinin beşiği sayılan Birleşik Krallık'ta bu konuya nasıl bakılıyor ?
Birleşik Krallık'ta eşcinselleri  cezalandıran yasa vardı. Örnek olarak yazar Oscar Wilde (1854-1900) kendisi 1895'te cezalandırılmıştı. Diğer ünlü ise bir milli kahraman Alan Turing idi. Alan Turing bugün kullandığımız bilgisayarların babası olarak adlandırılabilir. Kendisi 2. Dünya Savaşı sırasında yaptığı  mekanik düzenek ile ( Turing makinası olarak adlandırılır) alman denizaltı ve gemilerine iletişim sağlayan alman silahlı kuvvetlerinin kullandığı enigma şifreleme yöntemini çözmüştü. Bu sayede savaşın bir kaç sene kısaldığı ve binlerce hayatın kurtarıldığı düşünülüyor.
Alan Turing homoseksüel idi 1952 yılında ve 19 yaşında bir erkekle ilişkisi bulunduğu için cezaya çarptırıldı. Geçtiğimiz salı günü Kraliçe 2. Elisabeth ölümünden 60 yıl sonra Alan Turing'i affetti.  Affedilmesi konusunda kamuoyunda yoğun kampanyalar başlatılmıştı. Bazıları bu affedilme olayına karşı çıktılar , çünkü onlara göre o yıllarda kanunlarda homoseksüellerin cezalandırılmaları hukuka uygundu.
Turing hapiste yatmadı çünkü kendisi alternatif ceza olan kimyasal yollarla hadım olmayı tercih etmişti. Bu olaydan iki yıl sonra öldü. Siyanür zerk edilmiş bir elmayı ısırdıktan sonra vefat etti. Adli tıbbın yazdığı otopsi raporuna göre aldığı kimyasalların yan etkileri sonucunda intihar etmişti. Annesine göre Turing intihar etmemişti sadece laboratuvarı çok karışık olduğundan kazara ölmüştü. Bu tez Turing Hesaplama arşivinin yöneticisi Jack Copeland tarafından da destekleniyordu.
Alan Turing sıra dışı bir kişilikti. Matematiğe yatkın beyni sayesinde almanların enigma şifreleme tekniğini kırmış , 2. Dünya savaşını kısalmıştı.
Ayrıca iyi bir sporcu ve atletti. Bilimsel konferansların yapıldığı yerlerde arkadaşlarını taşıyan araçlarla yarışmayı ve koşmayı severdi. 1948 Yılında yapılan olimpiyatlara bir yara yüzünden katılamadı.
Cambridge'de eğitimini alıyordu ve orada bazılarından aynı cinsini tercih etmeyi öğrendi. 1952 Yılının ocak ayında Arnold Murray adında bir işsiz ile çıkmaya başlamıştı kendisiyle yılbaşından önce sokakta tanışmıştı. Turing'in evi soyulduğunda ona hırsızın bir tanıdığı olabileceğini söylemişti. Polisin araştırmaları esnasında aralarındaki eş cinsel ilişki açığa çıktı. Kardeşinin önerisine uyarak suçunu kabul etti fakat kendisini suçlu olarak düşünmedi ve pişmanlık duygusu yaşamadı. Ününe ve ulusal bir kahraman olmasına rağmen cezaya çarptırıldı. 2. Büyük savaş çıktığında Bletchey Park'ta (Headquarters of Communications of the Government) çalışmaya başlamıştı. Bu olaydan sonra Sovyet casusları tarafından elde edilebileceğinden korkulduğundan Bletchey Park'a giriş için gerekli güvenlik belgesi iptal edildi.
8 Haziran 1954'de laboratuvarında öldü. Ölümü siyanür zerkedilmiş bir elmayı ısırdıktan sonra olmuştu. Hukuken intihar etmişti. Bir teoriye göre Apple Bilgisayarının logosu (ısırılmış elma) bu nedenle seçilmişti.
2009 Yılında yazar ve bilim adamı John Graham-Cumming Turing adının temize çıkarılması için bir kampanya başlattı. O zaman hükümetin başı olan Gordon Brown da aynı fikirdeydi. Fakat cezalandırma o yıllarda geçerli kanunlara uygundu ve bu nedenle affedilemedi.
Bu teknik sorunlar şimdiki David Cameron hükümeti tarafından aşıldı ve Kraliçe 2. Elisabeth 'in imzasıyla Turing affedildi.
Lordlar Meclisin'de konuşma yapan astronom Lord Rees " Bu affı desteklediğini fakat hükümet daha iyisini eşcinsel olduğu için cezalandırılan tüm kişileri affederek yapabilirdi" dedi. Homoseksüel aktivist Peter Tatchell 'de aynı yasa yüzünden 50000 kadar kişinin hüküm giydiğini sadece Alan Turing'in adı sayesinde affedilmesinin doğru olmadığını öne sürdü.




İspanyol El Pais'den Türkçe'ye çevrilmiştir.


10 Aralık 2013 Salı

Londra'da Taksi Sürücülüğü

Londra'da taksi şöförleri Big Ben saat kulesi kadar ünlüler. Taksi sürücü ehliyetini almak için yaklaşık 3,5 yıl eğitimden geçmek gerekiyor. İngiltere'nin meşhur "Cab" sürücülerinden birisi olmak için ortalama 3,5 yıl Londra'nın cadde ve sokaklarını öğrenmek gerekiyor. Taksi sürücü sınavlarından geçebilmek için iyi bir bellek gerekiyor. Londra'nın merkez kısmında yaklaşık 25.000 adet cadde ve sokak bulunuyor. Sürücünün bu sokakları ayrıntılı olarak bilmesi gerekiyor. Sınava hazırlığın yapıldığı "Knowledge Point School" 'da öğrenciler iki nokta arasındaki yolu en kısa nasıl kat edeceklerinin eğitimini alıyorlar. A Noktasından B noktasına gitmek için hangi yollardan geçeceklerinin cevabını verirken geciken veya şüphede kalan veya yanlış tarif veren taksi şoförü adayları lisansı alamıyor. Londra'nın Merkezinde bulunan 25000 cadde ve sokağı bilmekle iş bitmiyor ayrıca biniş ve iniş noktalarından hayali olarak çizilen 400 m çapındaki çemberin içinde kalan lokantaların, iş merkezlerinin , hastanelerin ve istasyonların yerlerinin de bilinmesi gerekiyor. Yolları ezberlemek için öğrenciler ilginç yöntemler kullanıyor. Bazıları kısaltma teknikleri kullanıyor. Diğerleri rotaları ezberlemek için aynı yerlerden yüzlerce defa geçiyorlar.
Taksi sürücülerine göre Londra'nın haritasını tüm olarak bellekte tutmak imkansız. Bu bakımdan önemli yollar 320 daha küçük parçalara bölünmüş. Bu yol bölümleri sayesinde Londra'nın en merkezi yerinde bulunan "Charing Cross Road"'dan 10 km dışarıya doğru çok kısa zamanda çıkılabilir. Taksi şoförleri adaylarının 320 adet yol parçalarını da bilmeleri gerekiyor.
Bilginin "Knowledge"'in kökeni 1850'li yıllara dayanıyor. O zaman caddelerde at arabaları ve faytonlar yolcu taşıyorlar. Atların 10 km'den daha fazla bir uzaklığa dinlenmeden yolcu götürmesinin olanağı yok. Bu yüzden yollar bölünürken 10 km'lik uzaklık kullanılıyor. Bunun dışında başka tarihi kriterlerde bulunuyor. Bir tanesi aracın çapı 7,6 mt'den büyük olmayan bir çember içinde 360 derece dönebilmesi diğeri ; aracın tavanının asilzadelerin giydikleri yüksek şapkaları çıkarmadan araçta oturmalarına imkan sağlayacak yükseklikte olması.
Bu zor şartları sağlayan araçlar Londra'dan 100 km uzaklıkta bulunan Coventry'de üretiliyor ve testlerden geçiriliyor. Araçlarda 3000 adet kaynak noktası bulunuyor 2 kat boya atılıyor ve 80 derecelik ısıda 27 dakika bırakılarak son testi yapılıyor.
Taksi şoförlüğü sınavları "Knowledge" sınavları sözlü olarak "Public Carriage Office"'te yapılıyor. Sözlü sınavlarda adaylara 15 dakika süre veriliyor. Bu süre içinde 3 kalkış noktasından 3 varış noktasına nasıl gideceği soruluyor ve en kısa yolu bulmaları isteniyor. Her başlangıç noktasından varış noktasına gitmek için 100000 olasılık bulunuyor.
Kısacası Londra'da taksi işletmeciliği bizde olduğu gibi "Parayı veren düdüğü çalar plakayı kapar" mantığı ile işletilmiyor.


İspanyol ABC'den tercüme edilmiştir.

2 Aralık 2013 Pazartesi

Avustralya Tahıl Şirketinin ADM tarafından satın alınmasını istemiyor.

Avustralya hükümetinin vetosu nedeniyle tarım şirketinin ABD'li şirkete satılması suya düştü. Avustralya finans bakanlığı Graincorp şiketinin ABD şirketi ADM tarafından satın alınmasını engelledi. Kamuoyu endişe duyuyor.
Sidney Avustralya firması Grain Corporation 2,6 milyar ABD Doları bedel ile rakip ADM (ABD) tarafından satın alınacaktı. Avustralya hükümeti sürpriz bir şekilde satışı engelledi. Çok sayıda çiftçi piyasada rekabetin azalacağını öne sürerek satışa karşı çıktı. Finans bakanı Joe Hockey "satışın millete getirisi yok" dedi.  Graincorp Avustralya'da 280 tahıl depolama tesisi ile New South Wales,
Queensland ve Victoria'da bulunan 10 limanın yedisini işletiyor. Yaklaşık 30000 çiftçi ürettiği tahılı bu şirkete satıyor. İktidarda bulunan Milli Parti kırsal kesimde oy oranı yüksek. Hockey'e göre tahıl ihracatı sektörü halen dönüşüm içinde ve 2008 yılında getirilen serbestleşmeye tam uyum sağlayamadı. Serbestleşme ile rekabetin artması hedeflenmekte.
Amerikan kökenli ADM şirketi mısır, kakao ve tahıl ticareti yapıyor. Bir yıl önce son bağımsız Avustralya şirketini satın almak istediğini açıklamıştı. Ülkenin rekabet kurulları satın almayı engellemişlerdi.
Burada Türkiye için çıkaracağımız dersler bulunuyor. 2001 Yılında girdiğimiz ekonomik krizden sonra küresel şirketler ülkemiz tarımına tam anlamıyla girdi. Çiftçilerimizin ürettiği tütün yerine dış ülkelerden ithal edilen tütünün kullanıldığı sigara markaları raflarda yerlerini aldı.
Benzer şekilde alkol satılan yerlerdeki raflarda rakı şişelerinden daha fazla viski şişelerini görmeye alıştık.
Daha önce de ABD yönetimi ABD'de ki bazı limanların Çinli şirketler tarafından satın alınmasını engellemişti.


Der Spiegel'den tercüme edilmiştir.



17 Kasım 2013 Pazar

Dünyanın En Ucuz Petrolü Nerede Çıkıyor ?

DNO adlı Norveç şirketi en uygun zamanda en uygun yerde bulunuyor. Norveçli şirketin petrol çıkardığı yerde (Kuzey Irak) petrol kendiliğinden yüzeye çıkıyor.
Lynn Helmes is tanınmış bir kişi. Kendisi North Dakota'nın petrol işleri sorumlusu. Sadece bir kaç yıl önce burada yaşayan 700.000 kişi komşu ülke Kanada'ya göç etmeyi düşünüyorlardı. Şimdi durum değişti  bir süre önce eyalette fracking teknolojisi ile petrol üretimi başladı . ABD Enerji bakanlığının verilerine göre petrol şirketleri günde 870.000 varil petrol üretiyorlar. Fakat varil başına üretim maliyeti 40 ABD doları.
Fracking Yöntemi ,  Gereksiz
Dünyanın başka bir tarafında özerk Kuzey Irak'da maliyetler çok daha düşük ( Varil başına sadece 3 ya da 4 ABD Doları). Bu durum çok karmaşık ve pahalı fracking teknolojisini gereksiz kılıyor. Dünya'da ABD uluslararası petrol şirketlerinin elini çabuk tutacağını düşünenler yanıldılar. Göreceli olarak küçük bir Norveç firması sondajlara 2009 yılında başlamıştı. Firmanın adı : DNO International. DNO Saddam Hüseyin'in petrol yataklarını devletleştirmesinden sonra üretim yetkisi verilen ilk şirketti. Şirketin yönetim kurulu üyesi  ve Yemen , Kuzey Irak bölgeleri sorumlusu  Magne Norma "burada petrol kendi kendine yüzeye çıkıyor" dedi. 4 Yıl öncesindeki gibi üretim devam ediyor. Oslo şirketi ekim ayı ortalarında yeni sondajlara başladı. Yeni sondajlardan sonra  yeni rekorlar kırılacağa benziyor. Yatay delme teknikleri ile şirket günde 35000 varil petrol çıkarmayı hedefliyor. Bu değer şimdiye kadar çıkarılan günlük 25000 varil değerine fark atacak gibi.
Norveçliler Dünya çapında değer tespit ettiklerini belirtiyorlar. DNO Başlangıçta 700 milyon varillik bir petrol yatağı bulduğunu düşünüyordu. Şimdi bu rakamı 1000 milyon varil olarak değiştiriyorlar.
2014'Ün ilk çeyreğinde iki sondaj kuyusu daha açmayı düşünüyorlar. DNO Yönetim Kurulu başkanı Bijan Mossavar-Rahmani "sondajların sonuçları beklentilerimizin çok üzerinde" dedi.

Yeni Petrol Boru Hattı
Kuzey Irak'ın politik geleceği tam anlamıyla belli olmasa da ekonomide düzelmeye neden oldu. Hükümetin rezervlerdeki hissesi %20 , DNO 'nun hissesine %55 bir diğer şirket Genel Enerji'nin ortaklık payı %25 . Talepte bir sorun yok nakliyat için Türkiye'ye petrol boru hattı inşa ediliyor. Bu boru hattının bitmesine sadece bir kaç yüz metre kaldı. Bu şekilde Kuzey Irak petrolü Dünya pazarlarına ulaşacak. Kuzey Irak yönetimi 2015 yılında bir milyon varil petrol ihraç etmeyi planlıyor. 2019 Yılına kadar üretimi 2 katına çıkarmak istiyorlar . Bu haberler DNO için çok iyi ve hisselerine de yansıyor.



Alman Finanzen100'dan tercüme edilmiştir.




9 Kasım 2013 Cumartesi

Atatürk ve Komşularla Barış

Bu fotoğraflar alman arşivlerinde bulunmaktadır

Aşağıdaki fotoğrafta Atatürk 1937 yılında Cumhuriyetin ilanın yıl dönümünde Balkan ülkelerinin (Yunanistan, Yugoslavya ve  Romanya ) genelkurmay başkanları ile konuşurken görülmektedir. Hayatı savaşlarla geçen Atatürk bir zamanlar savaştığı ülkelerin en yüksek askeri yetkilileri ile Ankara'dadır. Genelkurmay başkanları üniformalıdır.


Aşağıdaki fotoğraf 11.08.1920 de çekilmiştir. kurmaylarıyla birliktedir.

Preview image, see text for description

Aşağıdaki fotoğraf 22.08.1937 de çekilmiştir. İkinci Dünya Savaşının öncesinde Trakya'da icra edilen tatbikatlarda İsmet Paşa ile görülmektedir.

Preview image, see text for description
Eski Alman Başbakanı  Helmut Schmidt Anıtkabir'de (28.05.1976)

Preview image, see text for description
Atatürk'ün elini öpen bir cumhuriyet kızı.

Preview image, see text for description

Allah rahmet eylesin , nur içinde yatsın.

4 Kasım 2013 Pazartesi

Banksy Aids Araştırmalarına Nasıl 450.000 Euro Hibe Etti ?

İngiliz sanatçı (Sokak Ressamı) Banksy New York sanat çevrelerini bir AIDS araştırma projesine 450.000 Euro yardım ederek karıştırdı. Banksy eski resimlerin satıldığı bir antikacıdan manzara resmi satın aldı. Bu resme manzaraya dalmış üniformalı ve kolunda gamalı haç olan bir naziyi ekledi. Resmi ilk yapan kişinin imzasının altına kendi imzasını attı. Resmi satın aldığı antikacıya geri götürdü.
New York Daily News gazetesi tabloyu Caspar David Friedrich'in romantik tablolarına benzetti. Tabloya
Hannah Arendt'ten etkilenerek " Kötülerin bayağılığının bayağılığı " adı verildi.
Tablo yeni şekliyle açık arttırmaya çıkarıldı. Tablo açık arttırmada 450.000 Euro'dan alıcı buldu. Kullanılmış eşya satan iş yeri sattıklarından elde ettiği geliri AIDS araştırmalarına harcıyor. Dükkanın vitrininde genelde daha kıymetli eşyalar sergileniyor.
Açık arttırmada tablonun değeri 100.000 USD sınırını çabucak aştığı gibi vitrinin önünde tabloyu hayretle seyreden ve cep telefonlarıyla tablonun resmini çeken kalabalıklar oluştu. Banksy kendi internet sayfasında  (http://www.banksyny.com) olayı " rehin eşya evinin tabloyu harap edip tekrar açık arttırmaya çıkarması " şeklinde isimlendiriyor.

Bu resimde Hitler Alman müzelerinde dejenere olarak sınıflandırılabilecek sanat eserleri incelerken
görülüyor.

Focus'tan tercüme edilmiştir.

2 Kasım 2013 Cumartesi

Pazar Günü Güneş Tutulacak

Bu pazar günü 03.11.2013'te hibrit güneş tutulması meydana gelecek. Bazı yerlerde kısmi diğerlerinde yaklaşık tam tutulma olacak. Aşağı haritada da görüldüğü gibi Türkiye ve İspanya'da 0,1 oranında tutulma meydana gelecek. Bu izlemeye değer bir olay çünkü bir yüzyılda 10 kez olacak. Güneş tutulması oranının en yüksek olduğu yerler 0,9 ekvator çevresi Atlantik Okyanus'undan Somali'ye kadar bölge. Bu bölgelerde güneşin yaklaşık tamamı kapanacak.


Hibrit Tutulma denmesinin nedeni ayın gölgesinin Dünya üzerine düşmesi . Ay Güneş'in tamamını kapatamadığı için bu ad veriliyor.  Bazı yerlerden güneş yüzük şeklinde görülecek. Ekvator'a yakın bölgelerde ise tam tutulma gibi görünecek. Tam tutulmanın bölgelerde de (aşağıdaki resmin sol tarafında) güneş yüzük şeklinde görülecek.
 

Güneş tutulması tedbir almadan çıplak gözle izlenmemelidir. Doğrudan Güneş'e bakılması göze iyileşmesi olmayan zararlar verebilir. Röntgen filmleri veya fotoğrafların negatifleri ile izlemek te önerilmez. Güneş tutulmasını izlemek için yapılmış özel gözlükler önerilir.
Teleskoplarla güneş tutulması izlenebilir. Fakat teleskoptan doğrudan veya arayıcısı ile izlenmesi de önerilmemektedir. Teleskopu güneşe yönelttikten sonra görüntünün bir perdeye yansıtılması şeklinde izlenme önerilir.
Tutulma ülkemizde günbatımında görülebilecek 
Ülkemizin güneyinde Güneş’in % 7 kadarı örtülürken 
kuzeyde tutulmayı fark etmek bile zor olacak

http://www.abc.es/ciencia/20131031/abci-claves-para-eclipse-hibrido-201310311131_1.html

31 Ekim 2013 Perşembe

Steve Jobs'un Garajı Tarihi Yer Oldu

Steve Jobs kim ? Steve Jobs Apple şirketinin kurucularından. Yaptıklarından en kolay olarak tanımlayabileceğimiz şey bugün hepimizin bilgisayarlarımızda kullandığımız mouse (fare). Microsoft şirketinin ilk çıkardığı kişisel bilgisayarlarda (PC) fare yoktu. Fareyi Edison'un ampülüne benzetebiliriz çünkü her eve girdi.
Steve Jobs'un ilk Apple bilgisayarı yaptığı garaj ve ev tarihi yer oldu. Bu şekilde evin yıkılmasının da önüne geçildi. Kaliforniya eyaletinde bulunan Los Altos şehrinin belediyesi Crist Drive No: 2066 'da ki evi anıt yaptı. Evin özel farklı bir güzelliği bulunmuyor. Tek katlı tek ailenin yaşayabileceği büyüklükte , çitsiz bahçesi ve garajı bulunuyor. Evde 60 yıllarda Steve Jobs'un yaşamış olması tek farkı. Bu evde Apple 1 bilgisayarının tasarımını Steve Wozniak ile birlikte yapmışlardı. ilk partide 100 adet Apple 1 üretildi. 50 Adet Apple 1 500 ABD Doları karşılığında yakındaki bir dükkana satılmıştı. Daha önce http://serdarulg.blogspot.com/2013/05/apple-1-517.html de Apple 1'ın açık arttırmada inanılmaz fiyata alıcı bulduğunu Der Spiegel'den yazmıştım. (Apple 1 517.000 Euro'dan satıldı Der Spiegel 27/05/2013)
Ev halen Jobs'un ailesine ait , kız kardeşi Patricia'ya ait kendisi karardan memnun değil çünkü artık evdeki değişiklikler için izin alması gerekecek.
Silikon vadisinde bu bir ilk değil daha önce de teknoloji şirketlerinin kurulduğu veya büyük buluşların yapıldığı yerler de aynı şekilde tarihi bina statüsüne alınmıştı. 1939 Yılında Palo Alto'da Bill Hewlett ve David Packard tarafından Hewlett Packard şirketinin kurulduğu ev de aynı statüde.
Jobs'un son günlerini geçirdiği ispanyol koloniyal stilindeki  bir başka tek aile evi de aynı şekilde tarihi ev olarak tanımlanmıştı. Jobs'un evi genişletmek amacıyla yapmak istediği değişikliklere belediye onay vermemişti.
Daha sonra belediye ile anlaşma sağlandı ve evin parça parça yeni yerine taşınabileceği ve aynı parsele Steve Jobs'un daha geniş bir yapabilmesinin önü açılmıştı. Steve Jobs'un ölümü nedeniyle bu proje hayata geçirilemedi.


Apple I: Ein Computer als Versuchsanordnung



http://tecnologia.elpais.com/tecnologia/2013/10/30/actualidad/1383127652_458245.html

30 Ekim 2013 Çarşamba

Dünya'nın Ünlü Çarşıları

El Pais gazetesinin seyahat ekinde Dünya'nın en ünlü 10 çarşısı listesi verildi. İyi haberimiz bu sıralamada Kapalı çarşı 1. sırada.
Turistlerin görmeleri yerlerin arasında çarşılar bulunuyor. Bu çarşılarda çeşitli ürünleri bulabileceğiniz gibi olduğu gibi gerçeğin fotoğraflarını çekebilirsiniz. Yerküre de bulunan binlerce çarşı arasından sadece 10 adet seçmek oldukça zorlu bir görev. Turistler için bazı çarşılara gitmelerini önermiyoruz. Bu çarşılar aynı zamanda tarihi yerler. Görmeniz gereken 10 çarşı aşağıda sıralanıyor.
Görüldüğü gibi İspanyol gazetesi en iyi olarak Kapalı çarşıyı seçmiş.  Bu tarihi hazinemizi nasıl koruduğumuza dair bir yazı daha önce "yabancı basından"'da paylaşılmıştı.

http://serdarulg.blogspot.com/2013/08/der-spiegelden-kapal-carsda-cokme.html

İstanbul'da Kapalı Çarşı
Gran Bazar bizim verdiğimiz isim ve adı gibi hakikaten çok büyük. Bu çarşı Dünya'nın en büyüklerinden yaklaşık 4000  kadar dükkan var. Çarşı 60 sokak bulunmakta . Bu sokaklarda bir çok ürün çeşidi satılıyor . Halılar, deri ürünleri , mücevher, seramik, nargile , pipo, vesaire. Kapalı çarşı her gün 400000 kişiyi çekiyor. Çarşının inşa edilme yılı 1520 ve içinde 1 adet cami , 21 adet hostel , 7 çeşme , 18 adet kapısı bulunuyor. Fatih Sultan Mehmet 15. yüzyılda çarşıya ilk taşı koyan kişi. Bedesten olarak adlandırılan ve antika satışlarının yapıldığı bölüm çarşının ilk hali. yapılan eklerle çarşı bugünkü haline geldi. Burası İstanbul'un tek çarşısı değil ayrıca Galata Köprüsü yakınında Mısır Çarşısı ve diğerleri de bulunuyor.
Temple Street
Hong Kong'u gezerken Yau Ma Tei de bulunan gece çarşısı (Tapınak caddesi) atlamayın. Caddede dahi satranççılara meydan okuyabilir her zaman yeşim taşı satın alabilirsiniz. Çin İnanışına göre yeşim taşı kötü ruhlardan korur. Çok fazla sayıda açık hava lokantaları bulunuyor. ve papağanlar geleceğinizi öngörebilirler. Çok geniş olmayan bir cadde üzerinde binlerce küçük dükkanda her türlü markanın taklitlerini satın alabilirsiniz. Bu cadde vitrinlerde bulunan ürün sayısı kadar gangster filmi çekilen ve erkek zevklerini karşılayan cadde olarak anılmakta.
İpek Yolu Rotasında.
 Çinde bulunan Kaşgar Marko Polo zamanından beri fazla bir değişim geçirmemiş. Kaşgar çarşısı her gün 200000 kişiyi çekiyor. Çarşıda attan bisiklete kadar her şeyi ve hatta mobilya satın alabilirsiniz. Çarşı müşterileri çok renkli bu değişik renkleri algılayabilmek için çok dikkatli olmak gerekiyor. Çarşıda halı ve ipek veya sentetik veya yün her türlü konfeksiyon ürünü bulunuyor. Eğer halı alacak kadar paranız yoksa veya taşıyacak kadar yeriniz yok ise geleneksel müzik aletlerini satın alabilirsiniz.
Pazar Günü doğu stili kelepir alışveriş . Chiang Mai Tayland.
Chiang Mai çevresinde bulunan küçü aile işletmeleri ile Tayland'ın sanat merkezi gibi. Burada bir şey satın almamak çok zor. Çünkü bütün şehir bir pazar. Şehirde bulunan pazarlar arasından Sunday Walking Street'i (Pazar Yürüyüş Caddesini) seçiyoruz. Burada sahte Rolex saat veya her türlü korsan DVD bulabilirsiniz. Ayrıca pazarda ipek, dantel, güneş gözlükleri kıymetli taşlar satılıyor.
Camden Londra
Önceleri Londra'nın kuzeyinde hafta sonu pazarı şeklindeydi. Şimdi her gün açık. Metrekareye düşen her türlü farklı tipler sayısında lider. Hippileri, ünlüleri, punkları , asilleri, orman kaçkınlarını görebilirsiniz. Bu bölge yılda 10 milyon turistin geldiği Londra'nın önemli bir turistik bölgesine dönüştürülmüş. Turistler dolaşmaktan yorulduklarında Camden'de soluklanabilirler. Her türlü uluslararası lokanta ve ünlü ingiliz pubları  burada bulunuyor. Camden ayrıca gece kuşlarını da çekiyor.
Gerçek Ali Baba Pazarı
Khan-Al Khalili Kaire. İslam Mısır'ın başkentinde bulunan bu pazar 1001 gece masalları stili pazarda 1382'den beri alışveriş yapılıyor. Gezginlerin en az bir defa görmeleri gereken bir pazar. Sadece turistler için olan bir yer değil Kaire de yaşayanlar da kuruluşundan beri başta altın bölgesi olmak üzere sıklıkla pazara geliyorlar. 900'e yakın dükkan arasında züccaciye , parfüm, mücevher, prinçten yapılmış ürünler satılıyor. Turistler bir çok atölyede sanatçıları eserleri üzerinde çalışırken izleyebilirler.
Chatuchak Tayland Labirentleri
Hafta sonunda Chatuchak'ta ki yoğunluğu görmek gerekir. Aslında burası küçük bir şehir görünümünde. Burada 9000-15000 arasında değişen sayıda satış yeri bulunuyor ve toplam alanı 14 hektar. Günde 200000 kişiyi çekiyor sıcak ve nemli günlerde gitmemek daha akıllıca olabilir. Bu kadar büyük kalabalık arasında bayılma tehlikesi var. Kaybolmamak için daima saat kulesini referans noktası olarak almak gerekiyor. Burası Dünya'nın en büyük çarşılarından. Kullanılmış spor ayakkabısından , antikalara hatta yavru sincaplara kadar her türlü şey satılıyor. Bir bölge antikalara, giyime, hatıra eşyalarına ve aksesuarlara ayrılmış. Ev hayvanları ve bahçe bitkilerine ayrılmış bir bölüm de bulunuyor.
Dünyanın Balık Borsası
Tsukiji Balık Pazarı Japonya
Dünya'daki en hareketli ve canlı balık pazarı. Balık ürünlerini sevmeyenler bile borsada hüküm süren davranış normlarına ve deniz hayvanlarına atılan elmaların çıkardığı gürültüleri ilgi ile izlerler. Açık arttırmalarda özel terimler kullanılır. Satın alan kişiler özel termik giysiler giyerler. Günlük işlem hacmi 3000 tondur. Borsa da ki günlük aktiviteler internette bulunan takvimden takip edilebilir. Ton balıklarının açık arttırmada satılmaları saat 5'ten 6.15'e arasında izlenebilir. Bu saatler dışında izleme olanağı bulunmamaktadır.
ABD Havası Seattle
Pazarların sadece binlerce yıldır pazar kültürünün hakim olduğu akdeniz çevresi ,arap veya uzakdoğu ülkeleri gibi yerlerde bulunduğunu düşünenler yanılıyorlar. Tüm Dünya'da çarşılar bulunuyor. Örnek olarak ABD'nin batı kıyısında bulunan Seattle'de bulunan Pike meydanını gösterebiliriz. Bu gibi yerlerin turistler için olduğunu ve bunların ülkelerinin hazineleri olduklarını düşünenler bulunur. ABD'nin en eski pazar yerlerindendir ve 4 hektar alana yayılır günlük 40000 kişiyi çeker.

Tarihi bir pazar.
Halep Suriye
Bu pazarı gezmemiz için beklememiz gerektiğini bilmemize rağmen göz ardı edemeyiz. Yüzyıllar boyunca kervan yolları üzerinde bulunan bu çarşı zamanla mutlaka durulması gereken bir ticaret merkezine dönüştü.

http://elviajero.elpais.com/elviajero/2013/10/16/actualidad/1381939877_063677.html

29 Ekim 2013 Salı

Cumhuriyetimizin 92. Yılı Kutlu Olsun

Tarihimizi Unutmayalım


İzmir’deki 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başı kagir mimarisinin tipik bir örneği olan yapının özellikle dövme demir parmaklıkları ve korkulukları ile kapı saçağı Art Nouveau stilindedir.
1891- 1919 yılları arasında İzmir Ticaret Borsası’nın, 1921′de ise Yunan Milli Bankası’nın kullanımına ayrılan bina, 1922′den sonra İzmir Merkez Postanesi olarak hizmet görmüştür. 1996 yılındaki restorasyonu takip eden yıllarda İzmir Turizm İl Müdürlüğü’nün kullanımına verilmiştir.



25 Ekim 2013 Cuma

Dünya'nın En Büyük 4. Ekonomisinin Lideri Konuşuyor.

Bir önceki yazımda paylaşmıştım. (NSA 35 Ülkenin Liderlerini Dinlemiş)
Almanya başbakanı Angela Merkel telefon dinlemeleri hakkında açıklamalarda bulundu. Bu Yazının en önemli kısımları.
Telefon alışkanlıklarımı değiştirmedim. Beni dinleyenler aynı şeyleri dinliyorlar.
İki cep telefonum var. Birisi Alman Devletinin verdiği şifreli telefon. İkincisi faturalarını partinin (CDU/CSU) ödediği cep telefonu.
Telefonda konuştuğum konularda bazen ikilemde kalıyorum. Konu parti ile mi ilgili yoksa Alman Devleti ile mi ilgili ?
Bu nedenle 2005 yılında verdiğim karardan itibaren cep telefonu faturalarım CDU/CSU tarafından ödeniyor.


Yetimin hakkını korumak bu olsa gerek.


http://www.abc.es/internacional/20131025/abci-merkel-espionaje-declaraciones-201310250314.html

NSA 35 Ülkenin Liderlerini Dinlemiş

ABD Yetkilileri NSA'ya (National Security Agency , Ulusal Güvenlik Ajansı) verdikleri iletişim bilgileri ile 35 Dünya liderinin telefon görüşmelerinin dinlenmesini sağlamış.
NSA Diğer hükümet organlarına kendilerinde bulunan telefon rehberlerinin iletilmesini istedi. Dinleme ile elde edilen bilgilerin önemsiz olduğu vurgulandı.
Yukarıda ki yazı ile ABD hükümet kuruluşlarından ellerinde bulunan iletişim bilgilerini NSA ile paylaşmaları istendi. Yazıda yabancı ülke askeri veya siyasi liderlerinin sabit , faks , cep veya ev  numaralarının NSA'ye bildirilmeleri istendi.

NSA yazısından anlaşıldığına göre bu izole bir durum değil. NSA Hakkında açıklamalarda bulunan  Edward Snowden'ın açığa çıkardığı gizli bir belgede ABD bakanlıklarından gelen iletişim bilgileri kullanılarak 35 Dünya liderinin NSA tarafından dinlendiği belirtiliyor.
Yazıda NSA Beyaz Saray , Savunma , Dış İşleri ve diğer bakanlıklarından kendilerinde bulunabilecek Dünya liderlerine ait iletişim bilgilerinin kendilerine verilmesi isteniyor. Verilen bilgilerin NSA'ye ait dinleme sistemlerine ekleniyor.
Belgede ismi açıklanmayan bir yetkiliden gelen 200 telefon numarası sisteme eklenmiş. Sisteme eklenen veriler arasında liderlere ait 35 telefon numarası da bulunuyor. Yazıda liderlerin kimler olduğu hakkında bilgi verilmiyor. NSA'ya hemen dinleme yapma görevi veriliyor. Bu bilgiler ABD ve müttefikleri arasında gerginliğe neden oldu. Almanya Başbakanı Angela Merkel çarşamba günü ABD'nin kendi cep telefon görüşmelerini dinlediğini açıkladı. Bu suçlamalara karşı ABD Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü Jay Carney " NSA Alman Başbakanının cep telefonlarını dinlemiyor ve dinlemeyecek " açıklamasını yaptı . Alman Dış İşleri Bakanlığı ise sözcünün açıklamalarına "Geçmişte yaptıkları dinlemeleri reddetmiyorlar" şeklinde yanıt verdi.
Guardian tarafından ele geçirilen NSA yazısına göre dinlemeler izole durumlar değil ve liderler olağan olarak dinleniyor. Yazının tarihi 2006 , (SID) Sinyal İstihbarat Direktörlüğü personeline gönderilmiş. Yazı " Müşteriler SID'nün hedef telefon numaraları elde etmelerine yardım edebilirler" başlığını taşıyor.
Yazı yabancı liderlerle teması olan yetkililerin SID'ne nasıl yardımcı olabileceğini anlatan bir örnek ile başlıyor. "yakın bir tarihte bir yetkili aralarında 35 yabancı liderlere ait olan 200 telefon numarasını bildirdi"  Bu numaraların bazılarının açık kaynaklardan bulunabileceği iddia edildiyse de İstihbarat Üretim Merkezleri son verilen bilgilerden 43 yeni telefon numarasının sağlandığını belirtiyorlar.
Merkel'in dinlenmesi Almanya'da ABD'ye karşı çok büyük bir tepki oluşturdu. Böyle dinlemelerle elde edilen istihbarat meydana gelen diplomatik krizlerle karşılaştırıldığında istihbaratın getirisinin götürdüklerine oranla bir hiç olduğu anlaşılıyor.
Bahis konusu olan yazı George W. Bush'un 2. başkanlık döneminin ortalarında ve Condoleezza Rice'ın Dış İşleri Bakanı ve Donald Rumsfeld'in Savunma Bakanı olduğu döneme rastlıyor.
Angela Merkel kendisine ait cep telefonunun bir ABD dökumanında yer almasından sonra dinlenildiğinden şüphelenmişti. Başkan Obama ile yaptığı bir görüşmede dinlemelerin yeni bir hukuk kapsamında yapılmasını önermişti. 
Alman Yeşiller Partisi lideri Katrin Goring Eckhard " Dinlemeler iki ülke arasındaki güveni yerle bir etmiştir" dedi.
Başkan Obama Fransa Cumhurbaşkanı Holland'a telefon ederek Le Monde Gazetesinde çıkan " NSA fransızların 30 günlük sürede yaptığı 70 milyon telefon görüşme bilgilerini ele geçirdi " haberi hakkında konuştu. Benzer NSA ile ilgili haberler alman Der Spiegel dergisinde de yer almıştı.
Avrupa Birliği Komisyonu "Yüksek teknoloji firmalarının AB vatandaşları hakkında amerikan istihbarat kurumlarına bilgi vermeden önce izin almaları" önerilerine yeşil ışık yakıyor.
Der Spiegel'de çıkan "Ajans uluslararası para aktarma sistemi SWIFT'i izliyor" haberinden sonra Avrupa Birliği Komisyonu Atlantik banka bilgisi veri tabanı projesini askıya aldı.

21 Ekim 2013 Pazartesi

Film Deyip Geçmeyin "Uzaydaki Kadın" Filmi

Sinemadan çıkan füze. 1920'li mutlu yıllarda iki gelişmiş ülkede füze yapımı üzerinde çalışılıyordu. Bu iki ülkenin ABD ve Almanya olduğunu söylemek sürpriz olmamalı. Atlantik Okyanusunun her iki tarafındaki gelişmelere farklı engeller çıkıyordu. Amerika'da Robert Goddard yanlız çalışıyordu . Bu çalışmalarda bazen komşuların bahçelerine zarar veriyordu bazen de yazılı basında hakkında alay ediliyordu. Buna karşılık Almanya'da uzay medyanın ilgisini çekiyordu hatta bir çalışmanın ilhamı bir filmden alınmıştı.
Almanlar uzayan yolculuğun ilk izlenimlerini 1929 yılında Fritz Lang'ın "Uzaydaki Kadın" filmine borçluydular. Bu ülkenin vatandaşları fantastik sinemanın bir filminde dev roketlerin taşıdığı insanların aya nasıl ayak bastıklarını izlediler. Senaryo çok düzgün yazılmıştı. Asıl sürpriz ise film teknik olarak da çok inandırıcıydı. Roketin farklı kademeleri bulunuyordu kademeler sıvı yakıt tükendiğinde atılıyordu. Daha sonra gerçekleşen roketlerin uzaya gidişinde de aynı yöntem kullanıldı.
Bu filmde teknik konular alman fizikçi Herman Oberth'e danışılmıştı. Hermann Oberth 1929 yılında "Uzayda yön bulmanın yolu" adlı kitabını çıkarmıştı. Bu kitap sayesinde Fritz Lang'ın hayali filmi uzaya gitme macerasını sayılara , formüllere ve tasarımlara dönüştürüyordu.
Genç soylu Wernher Von Braun hem filmi izledi hem de kitabı okudu. Kitaptaki matematiksel formülleri tam olarak anlayamamasına karşın bu dünyanın kendi dünyası olduğuna karar verdi. Hayatının kalan günlerini bu uğurda harcadı. Kendi okul ödevlerinin birisinde " Hiç şüphe yok ki bir gün insan ayda yürüyecek" cümlesini yazdı.
Bu andan sonra arkadaşlarına göre " Benim roketlerimin uzayı geçerek başka gezegenlere gideceklerinden eminim" dedi.
Her şey Ay'la başladı.
Uzaya gitme hayali kuran başkaları gibi her şey dünyanın mistik ve parlak gezegeni ay ile başladı.
" Her şey Ay'la başladı. 13 yaşında vaftiz edildiğimde anne ve babam bana bir teleskop hediye ettiler. Bu armağana sanki motosiklet almış kadar sevindim. Bu teleskop ile ayı ve yıldızları izlemeye başladım ve o günden sonra astronomiye olan merakım azalmadan devam etti."
Birinci Dünya savaşı sırasında roket deneyleri yapıldı. Bu alan iki Dünya savaşı arasında alman dahilerinin ilgi alanıydı. Von Braun'un ilk denemesinde attığı roket bir bakkal dükkanının camlarını indirmişti. Bir kaç yıl sonra başka gönüllülerle birlikte bir grup kurdu. Bu grubun sağladığı  hızlı ilerlemeler alman askeri mercilerinin gözlerinden kaçmadı. Von Braun roketlerin askeri amaçlar için kullanılması taraftarı değildi ve gelişmelerin daha hızlı bir şekilde olmasını sağlayacak askeri desteği  de istemiyordu.
Von Braun SS'te
20 yaşındayken arkadaşlarının itirazlarına karşın SS'e katıldı. Alman Silahlı Kuvvetleri Von Braun'un doktora masraflarını karşıladı. Aslında böyle bir desteğe ihtiyacı yoktu çünkü Almanya'nın en eski asil ailelerinden birinin mensubuydu ve babası eski bir bakandı. Araştırmaları için daha fazla kaynak sağlamak isteseydi SS'te ( Hitler'in Koruma Ordusu) daha fazla çalışırdı. Von Braun'un SS'te olması sadece sembolik bir anlam taşıyor. Organizasyonun sokak çatışmalarına ve karar verme gruplarına da katılmadı.
Araştırmaların hızlı ilerlemesi ve Nasyonal Sosyalist'lerin Almanya'da iktidara el koyması aynı zamana denk geldi. Roket çalışmalarının Hitler'in Üçüncü İmparatorlukta üstünlük sağlaması için gizli tutulması gerekiyordu. En yüksek gizlilik için çalışmalara bir yer bulmak ve oraya taşınmak gerekiyordu. Baltık kıyısında küçük bir ada olan Usedom'u seçti. Von Braun'un babası bu adaya ava giderdi. Adanın kuzeydoğusunda bir kaç yüz insanın yaşadığı Peenemunde'ye taşındı.
Bu gizli yerde sadece 25 yaşında dünyanın en ölümcül silahı A4 üzerinde çalışmaya devam ediyordu. (Sonradan V2 olarak adlandırıldı). Von Braun aslında roketi Fritz Lang'ın filminde izlediği gibi uzaya gitmek için tasarlıyordu. Hitler tesisleri ziyaret etti , araştırmalara ilgi duyduğunu ve savaşlarda önemli olabileceğini vurguladı. Von Braun yeni roketin 10 yıl sonra hazır olacağını belirterek Hitler'i aldattı. Bu süre Hitler'in bekleyemeyeceği kadar uzundu.
İlk Atışta rekor yükseklik
O zaman roketler yaklaşık 1000 ya da 2000 metre uzaklığa gönderilebiliyordu. A4 Roketinin 300 km uzaklığa ulaşacağı öngörülüyordu. Pratikte silah veya uzaya gitmek için kullanılan roketler aynıdır. Askeriyeye çalışmalarına rağmen Von Braun'un bazı arkadaşları da gözlerini yıldızlara dikmişlerdi. Ekim 1942'de saat 16 da ilk A4 deneysel olarak fırlatıdı. 90 Km uzağa giderek bir rekor kırmıştı. Roketin dış yüzeyinde "Aydaki Kadın" resmi bulunuyordu.
Askeri projenin yöneticisi Walter Dornberger bilim adamına "Ne yaptığımızın farkında mısın ? Bu gün uzay gemisi doğdu." dedi. Hitler genel karargahında roketin fırlatılmasının filmini izledikten sonra Von Braun'ı kucaklamak için yerinden kalktı ve projeye en üst derecede öncelik verdiğini belirtti.
Yerin altında bir üs için çalışmalar başlatıldı. Dağı kazmak için Mittelbau-Dora konsantrasyon kampından 10000 esir gönderildi esirler güneşi görmeden çalışıyorlardı. Üssün yapımını SS yönetiyordu. 3000 Esir şefleri öldürdüğünden veya ölene kadar çalıştırıldıklarından vefat etti.
Von Braun bu tesisleri bir kaç kere ziyaret etti. Bir defasında uzmanların seçimi için gitmişti. 8 Ekim 1944'te Londra V2 roketleri tarafından bombalanmaya başladı yaklaşık 5000 kişi öldü. Roketler sesten hızlı gittiklerinden ölümlerin kaynağı anlaşılamıyordu. Bir ay kadar sonra Birleşik Krallık yetkilileri ölümlerin alman bilim adamlarının geliştirdiği ölümcül roketlerden olduğunu anlamışlardı.




http://www.elmundo.es/elmundo/2013/10/16/ciencia/1381913225.html?a=b7c5a0a5f308f2167031b5d99375fc9e&t=1382107920&numero=

18 Ekim 2013 Cuma

Altı Ay Konmadan Uçabilen Kuşlar

6 Ay konmadan uçabilen kuşlar. Tachymarptis melba kuşları Afrika'ya göç ederken 200 gün hiç bir yere konmadan uçabiliyorlar. Bilim adamları ilk defa bu tür kuşların konmadan yaklaşık altı ay havada kaldıklarını tespit etti. Bugüne kadar sadece karada hareket eden hayvanların göçleri izlenmişti. Aerodinamik yapının kolaylaştırmasına rağmen bu kuşlara çok büyük miktarlarda enerji gerekiyor. Bu sürelerde inmeden uçmak inanılmaz gibi algılanıyor fakat "Nature" dergisinde yayınlanan makaleye göre uçuşlarda rüyalar bile bulutların üzerinde görülüyor.
2011 yılında İsviçre Ornitoloji Enstitüsü'nden " http://www.vogelwarte.ch/home-en.html " 6 Tachymarptis melba'ya elektronik etiketler taktılar. Bu etiketler ile kuşların ne kadar enerji harcadıkları , uçuş yolları , hangi sürelerde uçtukları veya kondukları izlenebiliyordu. Bu çok küçük ve hafif kuşlar yazları Avrupa'da kalıyorlar ve çoğalıyorlar kışları ise binlerce kilometre göçten sonra Afrika'da geçiriyorlar.
Bir yıl sonra kuşlar döndüler ve bilim adamları taktıkları elektronik etiketleri sökerek incelemeye aldılar. Liechti'nin Smithsonian dergisine yaptığı açıklamada " Verilere ulaştığımızda hayretler içinde kaldık çünkü kuşların çoğalma süreleri dışında yaptıkları Afrika yolculuklarında tamamen havadaydılar."
200 Günden fazla bir sürede Batı Afrika'nın üzerinde havada kalmışlardı. Etiketler 4 dakikada bir ölçüm yapıyorlardı ve bu sürede konabileceklerini kesin olarak göz ardı edemezdik. Fakat 200 günden uzun süren yolculukları sırasında her 4 dakikada bir alınan verilerin hiç birisinden konduklarına dair bir sonuç çıkaramadık.
Gece Gündüz Havada
Bu buluş Bern Üniversite'sinda yapılan etiketler sayesinde gerçekleşti. Bu etiketler kuşların ivmelenmelerini , kuşun gövdesinin yere göre ve ışığa göre açısını ölçebiliyor. Bu sayede bilim adamları kuşun yüksekliğini uçma örneklerini belirleyebiliyorlar. Bu örnekler arasında kanat çırpmaları , havada süzülmeleri ve yere konmaları bulunuyor. Bilim adamı "Güney Sahara'yı geçerken gece ve gündüz hiç konmadılar" dedi. " Bazen bir süre hareket etmiyorlardı bu durumlarda açılardan havada planör gibi süzüldüklerini tespit ettik" dedi.
Bu uçuşların nasıl gerçekleştiği halen bilinmiyor. Havada uçan böceklerden mi besleniyorlar ? Otomatik pilota bağlanıp havada uyuyabiliyorlar mı ? Kuşların uyumaları memelilerden farklı örnekler gösteriyor. Makalenin yazarları otomatik pilot ile ilgili soruyu olumlu olarak yanıtlıyorlar.
"Kuşların bir dala konup geceyi dalda geçirmelerinin yerine havada kalmalarının nedeni ne olabilir?" sorusuna Liechti'nin yanıtı. "Bu sorunun cevabı besinler ile ilgili olabilir. Ne kadar kuzeyde bulunuyorlarsa havadaki böcekler azalıyor ve kuşlar geceyi dallarda geçiriyorlar. Havada kalmalarının bir nedenide başkalarına yem olmamak ve hastalık kapmamak içgüdüleri olabilir"



El ave que vuela 6 meses seguidos sin parar
Kuşlara takılan elektronik etiket.

İsviçre çok küçük bir yüz ölçümüne ve nüfusa sahip bir ülke . Toplam nüfusu yabancılarla birlikte 7,5 milyon kişi. Tarım yapacak yerleri olmamasına karşın Nestle gibi bir dünya şirketinin sahipleri. Bazı alanlarda Dünya'nın en gelişmiş ülkesi sayılıyor. Örnek olarak ilaç sanayini verilebilir. Bu küçücük nüfus ile Brezilya'da 2014 yılında yapılacak olan dünya kupasına doğrudan katılmayı başardılar.

http://www.abc.es/ciencia/20131012/abci-capaz-volar-meses-seguidos-201310111210.html

12 Ekim 2013 Cumartesi

Çin Fiziksel Olarak 1000 Ton Altın Satın Aldı

Altına olan talep batıdan doğuya kayıyor. Hindistan üçüncü kez altın ithalatında alınan gümrük vergilerini arttırdı. Hindistan'da altına olan talep azalmasına rağmen Çin'de devam ediyor. Çin Hindistan'ın yerini almaya başladı. Küçük yatırımcılar çinliler gibi davranmalılar ve fiyat düşüşlerini alım fırsatı olarak görmeliler.
Ben Bernanke'nin ardından ABD Merkez Bankası başkanlığına Janet Yellen'in atanmasına karşın altın fiyatlarında düşüş devam ediyor. Yellen'in sıkı para politikaları izlemeyeceği biliniyor. Ne kadar çok ABD doları basılırsa doların değerinin düşeceği biliniyor , bu durumda altının fiyatının da artması gerekiyordu.
Yatırımcılara göre ABD'deki ve doların aktığı diğer bazı ülkelerdeki sorunların (kişisel borçların yükselmesi, devletlerin borçlarının artması) şimdilik gizlenebildiği için altın fiyatları düşüyor. Ekonomik rizikolar azaldığı zaman güvenli liman olarak kabul edilen altın fiyatları düşüyor.

Gold (Spot)
Altın fiyatları

Bu günlerde Çin Hindistan'ın yerini (Dünya'da en çok altın talebi yaratan ülke) almak için bayağı yol katetti. Çin 2013 yılında cari açığı azaltmak ve rupinin değer kaybını önlemek amacıyla altın ithalatında alınan vergileri 2 katına (%10) çıkarmıştı. 2012 Eylülünde 4,6 Milyar ABD doları olan altın ithalatı rakamı bu yıl 800 milyon ABD dolarına düştü. Hindistan'da altın sektörünün temsilcisi olan Altın ve Mücevher Ticaret Federasyonu uzmanı Bachhraj Bamalwa'ya göre bu yılın ikinci yarısında altın talebi en çok 150 ton olacak (geçtiğimiz yılın ikinci yarısında altın talebi 478 ton'du). Hindistan'ın altın talebi toplam talebin %20'sini oluşturuyordu. Bu talebin yaklaşık tamamı ithalat ile karşılanıyor. Hintliler kendi birikimlerini korumak amacıyla altın satın alıyorlar ve hükümetlerinin altın siyaseti kendileri için iyi değil. Gayri resmi yollardan altın ithalatının artacağı düşünülüyor.

US Dollar / Indische Rupie (USD/INR)
ABD dolarının Rupi'ye göre değeri

Buna karşılık Çin'de altın talebi yüksek. Ağustos ayında Hong Kong'dan yapılan ithalat bir önceki aya göre 113,2 tondan 110,2 tona düşmesine karşın , 2012 yılının aynı ayının ithalat rakamı olan 53,5 tonun yaklaşık 2 katı. Dünya çapında altın sektörü "World Gold Council"'e göre Çin'in altın talebi 2013 yılında 2012'ye kıyasla %29 artarak 1000 tonu bulacak. Çin Hükümeti daha fazla şirkete altın ithal etme yetkisi vereceğini açıkladı. Bu anlaşılabilir bir siyaset çünkü Çin'in elinde 1,28 trilyon ABD dolarlık ABD hazinesinin borçlanma kağıdı bulunuyor. Bugün ABD'de yaşanan krizler görmezden gelinse bile bu kağıtların değerlerinin zamanla düşeceğini düşünüyorlar.
Çin'de yüksek büyüme oranı ve bireysel satın alma gücünün artması altın için iyi bir haber.

US Dollar / Chinesischer Renminbi Yuan (USD/CNY)
ABD Dolarının Yuan karşısında değer kaybı.

Yatırımcıların Çin ile paralel olarak hareket etmelerinin ve altın düştüğü zaman alım yapmalarının iyi olacağını düşünüyoruz. Kısa vadede ABD doları bolluğu sorunları gizlemek için iyi görünse de ABD'nin para basması sonucunda uzun vadede altın fiyatlarının artacağı ve enflasyon oranının yükseleceği öngörülüyor.


http://www.finanzen100.de/?ID_NEWS=63908

3 Ekim 2013 Perşembe

Balkan Ülkelerinde Rakı Kültürü

Balkan ülkelerinde yaşayan müslümanlar rakı ile sarhoş oluyorlar. Rakı yapımı ülkelere göre değişiyor. Her ülkenin kendine özel gizli göre bir formülü var. Üzüm , erik ve anason kullanılıyor.
"Benim köyüm imbik dolu. Evler ve imbikler , imbikler ve evler. Benim köyümde küçükler kadehi büyükler gibi tutarlar titretmezler, dökmezler ve sarhoş olmazlar. Rakı bağımlı yapar." Bu sözlerle Pogradec Dhimiter Pasco kendi doğduğu şehri anlatıyor. Kendisi Mitrush Kutreli takma adıyla tanınıyor ve Arnavutluk'un geçen yüzyılın başında en tanınan yazarlarından.
O zamandan beri Ohrid gölünün kıyısındaki şehirde çok değişiklik olmadı. Sonbaharla birlikte bağ bozumu mevsimi geldi aileler en iyi rakıyı kimin yapacağını konuşuyorlar. Evlerin bodrumlarından , teraslarından ve odalarından gelen alkol buharları Dünyanın en eski göllerinden birinden gelen temiz havaya karışıyor.
Balkanlarda rakının yayılması 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun egemen olmasından sonra başlamış. Rakı üzüm , erik ve diğer farklı meyvelerden yapılıyor. Avrupa'nın güneybatısındaki tüm ülkeler rakının kendi içkileri olduğu iddiasında.
Rakının reçetesi ülkeye göre değişiyor. Örneğin Adriyatik kıyılarında bal kullanılıyor,  Sırbistan'da erik rakısı çok tutuluyor, türkler rakıya anason katıyor ve su ile karıştırıp içiyorlar bu bizim İspanyolcada "palomita" adını verdiğimiz içkiye benziyor. Arnavutluk'ta üzüm çeşitleri rakı yapımında kullanılıyor ; yemek yanında alındığı gibi doğum günleri, evlenme törenleri , banketler ve cenazelerin toprağa verilmesi sırasında içiliyor.
Arnavutluk'ta en ünlü rakılar güneydoğudaki  Skrapar , Permet ve Pogradec yerleşimlerinde üretiliyor. Üretenler islamın bektaşi inanışında olanlar.
Evde rakı yapımı
Pogradec'te yaşayan ve evinde rakı yapan Shkelkim Berberi'ye göre " Herkes evinde rakı üretebilir. Fakat sonuç her zaman iyi olmaz". Bay Berberi islam inancında ve rakı yapımının inceliklerini babasından öğrenmiş. İyi rakı için uygun üzüm seçimi, üzümün fermente edilmesi  uzun süre düşük ısıda damıtılması gerekiyor. Kendisi 1500 kg moscatel üzümünü sıkmış ve 20 gün fermente olmasını beklemiş .  Şimdi yavaş odun ateşinde uzun süren imbikten geçirme işlemini yapıyor. İmbikten çıkan buharlar etrafında soğuk su bulunan bir tüpte kristal bir sıvı halini alıyor. İlk damlalar zehirli olabilir bu nedenle onları atıyor. Tüpte kalan sıvıyı destile edilmiş su ile karıştırarak kendi damak tadına uygun % 19 'luk alkol derecesini elde ediyor. Tahta fıçılarda saklanır.
Sokaktaki barın kapısının altında bir rakı karafının arkasında üç kişi rakı hakkında konuşuyorlar. Tamirci Fatmir'e göre iyi rakının tarifi şöyle. " Rakıdan sarhoş olduğunun ertesi gün başın ağrımazsa rakı iyidir."
Gezim Kajacka 'ya göre iyi rakı " Ağza büyük bir yudum alındığında ağzı kurutmayan rakı iyidir. Ayrıca şarkı söylemeye başlatır ve insanları kucaklarsın."
Seit Hoksha'ya göre iyi rakı: " İyi kokar ve tat verir ne kadar uzun süre bekletilmiş ise o kadar iyidir. Sabah kahve ile birlikte içilen bir kadeh rakı gece vücutta biriken mikropları bombalar, ve tüm gün enerji verir ertesi gecede sindirimi kolaylaştırır ve güzel rüya gördürür."
Komünizm zamanında alkollü içkilerin sadece devlet tekeli tarafından üretildiği günlerde rakı evlerde kaçak olarak yapılıyordu.
İstatistiklere göre 3 milyonluk Arnavutluk nüfusunun %19'u alkollü içki içiyor ve alkoliklerin oranı % 3,2.
Geçtiğimiz yıl finans bakanı Ridvan Bode imbiklerin kayıt edilmesini ve vergi alınmasını hedefledi. Fakat uğraşları başarısız olduğu gibi doğum yeri olan Devall köylüleri zaten zor durumda olan ekonomilerinin daha da kötüleştiği için bakanı suçladılar.


ABC'den tercüme edilmiştir.

18 Eylül 2013 Çarşamba

Uzayın Sesi

Voyager 1 uzayın seslerini gönderiyor. Voyager 1 NASA'nın uzaya gönderdiği güneş sisteminin dışına çıkan insan yapısı bir uydu yıldızlar arası uzayda bulunan plazmanın yoğunluk değişikliklerini kaydediyor. Science dergisinde geçtiğimiz perşembe günü yayınlanan ve NASA'nın onayladığı bir makaleye göre dış uzayın seslerini kaydediyor. Yazıda bulunan video NASA'nın Jet Propulsion Laboratory tarafından yayınlandı. bu laboratuvarda uzaydaki ses dalgalarının frekansları ve şiddetleri oluşturuldu. Heliosfer'in dışında bulunan uzayda nötr parçacıklardan oluşan bir ortam (çorba da deniyor)  bulunuyor. Bizim bulunduğumuz yıldız sisteminin çevresini bu köpük sarıyor.
Uydunun antenleri tarafından algılanan ses dalgaları kuvvetlendirilerek Dünya'ya gönderiliyor. Ve bu sesler insanların duyabileceği frekans bandında.
Bu sesler Voyager 1 tarafından 2012 yılının kasım ve 2013 'ün nisan ve mayıs aylarında kayıt edildi. Videoda bulunan grafikte frekanslar ortamın yoğunluğuna bağlı. Renkler dalgaların şiddetini gösteriyor. Kırmızılar en kuvvetli maviler en zayıf dalgaları gösteriyor.
Proje yöneticilerine göre Voyager 1 2012 yılının ağustos ayında Güneş Sisteminin dışına çıktı ve halen Güneş'ten 19.000 milyon km uzaklıkta bulunuyor. O uzaklıkta Güneş Sisteminden ilk defa bir obje bulunuyor. Projede çalışan Kaliforniya Teknoloji Enstitüsünden Ed Stone göre " Bu durum insanlık için büyük bir adım". Voyager 1 36 yıl önce uzaya gönderilmişti.
Seslerin oluşumunu Ed Stone video'da şöyle açıklıyor. " Voyager 1 'de bir ölçü aleti bulunuyor. Bu alet yıldızlar arasında bulunan plazmanın yoğunluğunu ölçebiliyor.  Mart 2012 'de güneşte patlamalar oldu. Bu patlamaların oluşturduğu dalgalar Voyager 1'e Nisan 2013 'te ulaştı. Bu dalgalar Voyager 1'ın etrafında bulunan plazmayı titreştirdi  bu şekilde oluşan dalgalara uzayın sesi diyebiliriz.




ABC'den tercüme edilmiştir.

12 Eylül 2013 Perşembe

Der Spiegel'de 12 Eylül 1980

Kenan Evren'in ölümünden sonra hatırlamak için.
Türk öğün, çalış, güven.
Terör, işsizlik , enflasyon , fakirlik. Generaller 1960'tan beri darbe yaptıklarında NATO ülkesi iyi işleyen bir hükümete sahip değildi. Ülkenin babası Atatürk'ün den suçu var yaptığı büyük reformlar nedeniyle ülkede kişilik krizi oluşmuştu.
İktidar'da bulunan Süleyman Demirel " Corriere della Sera"'ya yaptığı açıklama. : "Bugünlerden daha kötü günler yaşadık darbe olmaz!" diyerek darbe ihtimalinin olmadığına inanıyordu.
Fakat Silahlı Kuvvetler farklı fikirdeydi. Demirel'in açıklama yaptığı anlarda Genelkurmay başkanı Kenan Evren Doğu Anadolu'da yapılan NATO tatbikatını bahane ederek ordunun üst kademelerini topladı. Gerçekte konuşulanlar ise silahlı kuvvetlerin 9 ay önce yönetime yaptığı ikaz uyarınca yönetime el koymaktı.
Saat 00.00 'dan sonra tanklar sokaklara çıktı , saat 04.15'ten sonra radyodan marşlar arasında durum halka bildirildi. " Kenan Evren başkanlığında Milli Güvenlik Kurulu kuruldu."  Milli Güvenlik Kurulunda Kuvvet komutanları ve Genelkurmay başkanı bulunuyordu.
Meclis ve partilerin çalışmaları bir sonraki emre kadar durduruldu. Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Sol eğilimli DİSK ve sağ eğilimli MİSK sendikaları kapatıldı. Siyasal toplantılar yasaklandı ve sokağa çıkma yasağı getirildi.
Şiddet olayları nedeni ile belli illerde uygulanan sıkıyönetim bütün ülkede uygulanmaya başlandı. Şafakta 100'den fazla politikacı ev hapsine alındı. Bu politikacıların arasında parti liderleri Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan bulunuyordu.
Parti başkanlarından birisi tutuklanamamıştı bu politikacı Alparslan Türkeş'ti. İtalyan haber ajansı ANSA'ya göre Türkeş durumdan haberdar olmuş ve kendisini Almanya'ya atmıştı.
Evren'e göre darbe islamcı , sağ ve sol radikal politikacıları tasfiye etmenin yanında rüşveti bitirmek ve güvenlik isteyenlerin bu isteğini yerine getirmek için yapılmıştı.
O zaman bu darbenin Atatürk'ün izinde yapıldığı düşünüldü ve Güney Amerika'da ve Yunanistan'da albayların yaptığı darbelerden farklı olduğu izlenimi edinildi.
Genelkurmay başkanı Kenan Evren ılımlı düşüncelere ve sosyal demokrat parti lideri Bülent Ecevit'in güvenine sahip.
Kenan Evren cuma günü yaptığı bir konuşmada : "Eski hükümetin ülkeyi felaketten kurtaramayacak kadar zayıf olduğunu. NATO ülkesi Türkiye'nin terörün ve kaosun hüküm sürdüğü bir ülke durumuna düştüğünü " açıkladı.
Sağ ve sol militanlar birbirlerini öldürüyorlardı .  Bu cinayetlerin sayısı günde ortalama 20 idi. Demirel'in iktidara geldiği 1979 yılının kasım ayından beri toplam 2500 öldürme olayı olmuştu. Adalet sistemi çökmüştü her ay yaklaşık 100 kişi aldıkları yardımla hapishanelerden kaçıyorlardı. Güçlü olan iki parti Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi  yeterli çoğunluğu sağlayamadıkları için küçük partiler muhtaçtılar ve onlara büyük tavizler veriyorlardı.
Koalisyon hükümetlerinden milletvekilleri satın alınarak koalisyonların düşmeleri sağlanıyordu. Bu durumlar gençlerin demokrasiye inançlarını sarsıyordu.
67 İlin yirmisinde sıkı yönetim olmasına rağmen bu illerde kurtarılmış bölgeler bulunuyordu. Bu bölgelerde yasa egemenliği sağlanamamıştı.
Gençlerin umutlarının olmamasının bir çok nedeni vardı bunlardan birisi de ekonomik etkenlerdi. İşsizlik %20 idi. Bu yıl içinde enflasyon %100 olacaktı. Bir çok fabrika kapalı ve kapasite kullanım oranı %30 ile %50 arasındaydı. Ülkenin dış borcu faizler eklenmeden 12,5 milyar ABD doları idi. Bu durumdan Türkiye'yi kurtarmak için batılı ülkeler milyarlar harcadılar. Bonn'da bulunan Matthöfer " Türkiye'yi kanca da sallandırmaya devam edemeyiz. " dedi. Bu yıl içinde Türkiye'ye üç milyar ABD doları akacak. Bunun 1,16 milyarı ABD doları OECD tarafından sağlanacak OECD yardımında Almanya'nın katkısı 295 milyon ABD dolar.   IMF'ten  1,6 Milyar ABD , Suudi Arabistan'dan ise  250 milyon ABD doları geleceği sözü alındı.
Bu gelecek yardımlar ile ülkenin sadece petrol ihtiyacı karşılanacak. Bu bağlamda dış ticaret açığının nasıl karşılanacağı belirsiz.
Sonuçta  " Türkiye batının bir partneri (ortağı ) değil bağımlısı oluyor.


Der Spiegel'den tercüme edilmiştir.


8 Eylül 2013 Pazar

11 Eylül'ün Ölümsüzleştirdiği Turist

Resimde bere ile görülen kişi 11.09.2001 Dünya Tarihinin akışını değiştiren saldırılarda ikiz kulelerin (World Trade Center)  seyir platformunda olduğunu bu fotoğraf ile belgeliyordu.
Çok çabuk üne kavuşan ve gazetelerde yayınlanan bu resim daha sonra sahte çıktı. Bereli kişi Peter Guzli idi ve macardı. Fotoğraf  28.kasım.1997 de çekilmişti ve uçak sonradan monte edilmişti.
http://www.touristofdeath.com/   adlı sitede yayınlanmıştı.  Resimin saldırıdan sonra enkaz arasında bulunduğu düşünülüyordu. snopes.com adlı sitede resim ile ilgili yanlışlıkları okuyabilirsiniz. Fotoğraf çok kısa sürede bütün Dünya'ya e-posta ve sitelerde yayıldı. Başlangıçta bu tür internet sahtekarlığı çok iyi yapılıyordu. Daha sonra daha güçlü resim işleme programları çıktı ama sanattan az anlayan kişiler bu işleri yapmaya başladı. Ve internet sahtekarlıklarının niceliği düştü. Burada örnek olarak fark.com ve  http://www.somethingawful.com/ adlı siteleri sayabiliriz.
Bütün resimlerde resmi çeken kişinin yüzü veya gövdesi görülüyordu. Zamanla daha yeteneksiz sahtekarlar bu işi yapmaya başladı.
Bu sahtekarlıklar zaman geçtikçe yapılmaya devam edecek. Fakat istenmeyerek de olsa resimdeki kişi ölümsüzleştirildi.
İnsanlar bu tür şeyleri eğlence olsun diye yapıyorlar. Ve yapmaya devam edecekler.
Bu site neden hala açık?  Çünkü site sahtekarlığı gösterdiği için müzelerde sergilenen nesneler gibi açık tutuluyor.



Der Spiegel'den tercüme edilmiştir.

3 Eylül 2013 Salı

Hindistan'da Fil Festivali

Gri devler renklendi. Bazı filler çok büyük diğerleri daha küçük , bazılarının dişleri daha uzun bazılarının dişleri kısa olur. Hindistan'ın Jaipur şehrinde hepsini görebilirsiniz.
Hindistan'ı yönetenler bilirler ki en güçlü kuvvet gösterisi filin üzerinden yapılır. Yöneticilerin bindiği fillerin altın veya gümüş dişleri olur ipek giyerlerdi. " Bir kralın sürdüğü fil parıldar. Bir filin üzerinde giden kral mücevherdir." sözü geçerli.
Günümüzde krallar turistler. bu yüzden Jaipur'da ki fil festivalinde fil polo , fil halat çekme gibi gösteriler ve fillerin katıldığı güzellik yarışmaları düzenleniyor. Yarışmada model olarak çıkan filler aslında turistleri 16. yüzyılın sonunda inşa edilmiş olan Amber kalesine taşıyan işçi filler.
Yıllık festival için filler süslenir , takılar takılır ,temizlenir . Bu yılın ilkbaharında fotoğrafçı Charles Freger Jaipur'a gitti. Kendisi fillerin güçlülüğüne ve kuvvetli kişiliklerine hayran kaldı. Fakat festival hayvan sever grupların itirazları nedeniyle iptal edildi.
Geleneğin bir anlamı yok eğer sonuçta sömürü varsa.
Hintliler yıllardır filler saygı gösterirler. Londra Üniversitesinden hint kültürü profesörü Rachel Dwyer'e göre bu saygı nedeni ile filler korundu. Kendisi Hindistan fil geleneğinin araştırmasını yaptı. Hintlilerin fil kafası taşıyan tanrısı Ganesha ki bu tanrının bütün engelleri kaldırdığı söylenir ve hala kendisinden dilekleri yerine getirmesi istenir. Filler tapınakların olmazsa olmazıdır. Bir bayana kompliman yapmak isteyen bayan " sizde bir filin yürüyüşü var " der.
Fillerin gelecekleri belirsiz. Yaklaşık 3500- 4000 arasında esir fil var. Superna Baksi Ganguly'e göre   "fil koruma görev kuvveti" eski üyesi  : " bu fillerin hepsi kanun dışı vahşi hayvan ticaretinde alınıp satılmışlar".
Burada fotoğrafı görülen filler Amber kalesi yakınında bulunan Hathi Gaon köyünde yaşıyorlar. Köyde filler için büyük ahırlar bulunuyor geceleri suya girebiliyorlar. Ganguly " Gelenekte sömürü ve acı var ise kıymeti yok" ve " kültür olarak fillere saygımız ve sevgimiz var" diyor.


Der Spiegel'den tercüme edilmiştir.



31 Ağustos 2013 Cumartesi

Unutulan Kahraman Dünyayı Kurtaran Adam

1983 Yılının Eylül ayında Stanislaw Petrow tam bir kabus yaşadı. Sovyetlerin Erken Uyarı Sistemleri Amerikan Füzelerinin fırlatıldığı alarmını vermişti. Bu durum gerçek miydi ? Yoksa yanlış bir alarm mı verilmişti. Rus Albay'ın dakikalar içinde 20 yüzyılın en önemli kararını vermesi gerekiyordu.
Stanislav Petrow bir rus savaş pilotunun oğlu , şimdi emekli ve "dünyayı kurtaran adam " "gökyüzünden her zaman bir sürpriz gelebilir" diyor. Gökyüzü onu aldatmaya çalıştı ama o kanmadı.
1983 Yılında soğuk savaşın en hızlı zamanında. Sovyetler 1975'ten itibaren 400 kadar SS20 tipi (Saber) füzeyi hizmete almışlardı. Takma adı "Avrupayı Korkutma" idi. Modern roketlerin üçte ikisi Batı Avrupa'yı hedefliyordu. Hedefler arasında Londra , Paris ve Bonn gibi başkentler vardı. Her bir roket Nagazaki'ye atılan "Fat Man" roketinden 50 kat güçlüydü.
1983 Yılının ilkbaharında Ulm şehrinin doktorları böyle bir saldırı anında şehirlerinin ne duruma geleceğini öngörmeye çalışıyorlardı. Onlara göre saniyeden daha kısa bir zaman diliminde Ulm üzerinde çapı yüzlerce metre olan ateş topları görülecekti. Şehir merkezi tamamen yok olacak ve Katedral'in olduğu yerde bir krater oluşacaktı. Şehir Merkezinden 4km'ye kadar bütün evler karton evler gibi yıkılacak ve bir tek bomba düştüğünde 123.000 kişi ölecek ve 80.000 kişi ağır yaralanacaktı.
Moskova her an bir saldırı olabileceğini düşünüyordu.
SS20 Tehlikesine karşı batı da silahlanmaya başlamıştı. Avrupa'da Pershing 2 roketleri konuşlandırılıyordu. Washington'da 1981 'den beri Reagan hüküm sürüyordu . Reagan ABD'nin 40. başkanıydı ve " kötülerin imparatorluğunu" SSCB'yi silahlanma ile alt edeceğini düdşünüyordu.
Ortam çok gergindi ve Moskova ABD'nin ilk saldırıyı gerçekleştireceğinden emindi Sovyet lideri Andropov ilk saldırının ABD'den geleceğinden emindi. Sovyet gizli teşkilatı erken uyarı sistemi RJAN'ı  başlatmıştı. 1981'den beri KGB ajanları Avrupa başkentlerinde hükümet binaları hakkında bilgi topluyorlardı.
Albay Petrov'un çalıştığı yer hakkında ailesinin bilgisi yoktu. Eşi Raissa ve iki çocuğu soru soramazdı. 25.09.1983 saat 20.00 da albay eşinden ve çocuklarından vedalaşarak işine gitti. Mesaisi saat 20.00 de Moskova'nın güneyindeki Serpuchow'da başlıyordu. Serpuchow haritalarda yer almayan kapalı bir şehirdi. Tüm şehir hava savunma için çalışıyordu. Erken uyarı sistemi "OKO" da buradaydı.
Soğuk Savaşın mantığına göre " Düşman daha önce ölmeliydi"
Petrov albay görünmesine karşın aslında bir mühendisti. Ona göre " O gece nöbette askerlerin yerine kendisinin olması büyük bir şanstı". Bir asker emir talimatlara göre farklı bir emir verebilirdi. Fakat Petrow hislerine de güveniyordu. OKO'nun kullandığı uydular atılan roketleri radarlardan 10 dakika önce görebiliyordu ve bu sürede Sovyet roketleri atılabiliyordu. OKO Karşı tarafın attığı roketleri durduramıyordu. Her şeye rağmen 10 dk önce kendi roketlerini ateşleyebildiği için OKO'nun da caydırıcı bir etkisi vardı.
Amerikalılar ilk erken uyarı sistemlerini hizmete almışlardı Sovyetler kendi erken uyarı sistemlerini devreye almak için çok yoğun çalıştılar. 1972 'den sonra Serpuchow-15 'te OKO antenleri görülmeye başlandı. Petrow başlangıçtan beri görevdeydi. Yazılımları o hazırlıyordu. Yeni sistemlerin kullanma talimatlarını kendisi yazıyordu. Petrow için bu iş hayatının işiydi ve çok mutluydu.İlk haber verildiğinde uzay ile ilgili işte çalışacağından çok mutlu olmuştu.
Sirenler Felaketi Haber Veriyor
26 Eylül günü rüya işi kabus işine dönüştü. Gece yarısından kısa süre önce sirenler çalmaya başladı. 30 metreli ekranda START yazısı görüldü. Sistem ABD üslerinden bir roket atıldığını gösteriyordu. Bu roket 25 dakiki sonra SSCB'de bir yere düşecekti. Bu bilgi uydu casus uydusu " Kosmos 1382" 'den gelmişti.
Serpuchow-15 'te kontrol odasındaki 200 çift kendisine bakıyordu. 
O zaman atom savaşının çıkabileceği olasılığı değil mutlaka olacağı düşünülüyordu. Kısa bir süre önce rus ajanlar büyük bir NATO tatbikatının yapılacağı bilgisini ulaştırmışlardı. "Able Archer " adlı tatbikatta atom savaşı da oynanacak ve tatbikat kasım 1983 'te başlayacaktı.
Sinirlerin ne kadar gergin olduğunu eylül 1983'te bir Güney Kore yolcu uçağının düşürülmesi de gösteriyor. Kore Hava Yollarının 007 sefer sayılı uçağı yanlışlıkla SSCB hava sahasına girmiş ve düşürülmüştü. Sonuçta uçakta bulunan 269 kişi öldü.
Bu durum bir yanlış alarm mıydı yoksa ABD üssünden roket atılmış mıydı ?
Petrow sakin kaldı. Oturduğu yerden kalktı herkes kendisini görebilmeliydi. Panik istemiyordu ve çalışanlara oturmalarını ve çalışmalarına devam etmelerini emrini verdi. Aklına denizin çay kaşığı ile boşaltılamayacağı geldi. ABD tek bir roket fırlatmazdı. Öğrendiğine göre böyle bir yok etme savaşında yüzlerce roket atılırdı. "O zaman doğal olarak bundan çok emin değildim.".
Telefon ederek üstlerine "alarmın yanlış bir alarm olduğunu" belirtti. Üstleri anlaşıldığını belirttiler. Ardından Kosmos 1382 2. ve 3. roket atıldığı alarmını verdi. Serpuchow-15'te bulunan bilgisayarlar hatasız çalışıyordu ve hata belirtmiyorlardı. Fakat Petrow bilgisyarlara güvenmiyordu. Bunu " Biz bilgisayarlardan daha akıllıyız çünkü onları biz üretiyoruz" diyerek açıklıyordu.
ABD'de bulunan World Security Institute ( Dünya Güvenlik Enstitüsü ) başkanı Bruce Blair'e göre "O gün Dünyamızın topyekün nükleer savaşa en yakın olduğu gündü".
Bir atom savaşının bilançosu 750 milyon ölü ve 340 milyon yaralı olabilirdi.
Alarm doğru kabul edilip Saldırı olarak  Yüksek Sovyet Yönetimine bildirilseydi , kendilerinin bir kaç dakika içinden karar vermeleri gerekecekti ve hastanedeki  hasta yatağından Yuri Andropow saldırıya karşılık saldırı emrini verebilirdi.



Der Spiegel'den çevrilmiştir.


28 Ağustos 2013 Çarşamba

Türkiye'nin Yeryüzünde Bıraktığı Ayak İzi

Daha önce yayınladığım "İnsanlığa 1,5 Dünya gerekiyor" başlıklı paylaşımda tüm Dünya olarak 2013 yılının 20 Ağustos günü 2013 yılına ait kaynakları tükettiğimizi 2014 yılının kaynaklarından kullanmaya başladığımızı bu yüzden kaynaklar açısından yarım Dünya daha gerektiğini yazmıştım.
Bu bilgileri GFN (Global Footprint Network, Küresel Ayak İzi Ağı) adlı hiç bir hükümete bağlı olmayan bir kuruluş hesaplıyor. Bu kuruluş yeryüzünün farklı ülkelerinde bulunan bir çok enstitü ile çalışıyor. Dünya'da en büyük ayak izini Japonya bırakıyor onlara 6 Japonya daha lazım. Çünkü çok küçük bir ülkede yaşıyorlar ve nüfusları çok.
Aşağıdaki grafikte Türkiye'nin ayak izi GFN tarafından verilmiş . Dikey eksende kişi başına düşen alan (hektar başına) gösteriliyor. Yatay eksen ise zamanı gösteriyor. Üzücü olan yıllar geçtikçe nüfus arttıkça ve tarım arazilerini inşaatlar yaparak veya başka nedenler ile yok ettiğimiz için kişi başına düşen yüzölçümü düşüş eğiliminde (1961-2009).
Kırmızı grafikte ise Yeryüzüne bıraktığımız ayak izi görülmekte. Doğal olarak nüfus arttığı için ayak izi de daha büyük oluyor. Ayak izimiz geçtiğimiz her yıl daha da büyüyor.

İkinci grafik TÜİK Türkiye İstatistik Kurumunun sitesinden alınmıştır. Bu durumda gelecekte ayak izimiz ne kadar büyüyecek ve bu nüfus nasıl beslenecek ?
Şimdiden bu durumları (Amerikalıların veya İngilizlerin yıllar önceden öngörmeye çalışmaları gibi) düşünmemiz gerekmiyor mu ?