26 Ocak 2014 Pazar

Altın Fiyatlarını Yönlendiren Karanlık Güçler

Finans yapısının güçlü odakları şimdi altının yatırım aracı olmasını engellemeye çalışıyor. Bu altın hastalarının uydurduğu bir komplo kuramı mı ?
Geçtiğimiz 10 yılda altın yatırım aracı olarak zirvedeydi. Son on yılda altın büyük bir çıkış yakalamıştı. 2000 Yılında altının onzu 250 ABD dolarıydı. 11 Yılda altın fiyatı altı katına çıktı (1500 ABD doları ). Bunun nedenleri arasında ABD 'de yaşanan ekonomik kriz AB ülkelerindeki borç krizi ve merkez bankalarının yoğun bir şekilde para basmasıydı.
2011 Yılında altının onz fiyatı 1900 ABD dolarına çıktı. O yıldan sonra altın fiyatları düşmeye devam ediyor. O zamanki fiyattan yaklaşık yüzde 35 değer kaybetti. Ayrıca teknik analize göre fiyatlar düşmeye devam edecek. Fakat altına olan talep kuyum ve külçe olarak artmaya devam ediyor.
Kağıt paraya karşı altın
Altına bağımlı yatırımcılar bu süreçte bir şeylerin doğru gitmediğini düşünüyorlar. Sonuçta insanları yatırım aracı olarak altın saklamaya iten etkenlerin halen geçerliliğini koruduğuna inanıyorlar. Merkez bankaları ülkelerin  paralarını basmaya devam ediyorlar va devletlerin borçlanma trendleri devam ediyor. Bu durumun ışığında altın fiyatlarının düşmesi mantıklı görünmüyor. Bu olguya bazılarının yardım etmesi gerekiyor ki bunların ellerinde kuvvetli araçlar var.



Gold (Spot)

Komplo kuramcıları bu durumu etkileyen bazı aktörleri görüyorlar. Altının ödeme aracı olgusunun karşısında olan güçlü bir lobi var. Altının ödeme aracı olmamasını sağlayarak ABD doları gibi dengeli olmayan para birimlerine destek veriyorlar. Uygun buldukları anlarda altına karşı darbe yapıyorlar ve altının güvenli liman olarak addedilmesini engellemeye çalışıyorlar. Altına karşı yaptıkları bu darbeler ile halen geçerli olan para sistemlerinin kuvvetli olduğunu ispatlamaya çalışıyorlar.
Bu zanlılardan biri FED (Amerikan Merkez Bankası)
Altına karşı olan cephede FED , IMF, bazı büyük bankalar ve Hedge fonları bulunuyor. Ekonomilerde ne kadar büyük krizler oluşursa bu güçler altına karşı o kadar güçlü darbeler vurmaya başlıyorlar. Sonuçta altın ABD dolarının hüküm sürdüğü yeryüzünde en uygun seçenek.
Bu konumda en güçlü şüpheli FED. 1934 Yılında aldığı bir yetki ile altın fiyatlarını yönlendirme imkanı bulunuyor. O zaman koşullar çok farklı idi örneğin ABD doları altın fiyatlarına bağlıydı. FED'in bu yasayı kullanarak şimdi de altın fiyatlarını yönlendirdiğinden şüphe ediliyor. Araç olarak altının vadeli satış kontratlarını kullanıyorlar. Bu satışlardan bir süre sonra altın fiyatları yeniden eski düzeyine yükseliyor.

Alman finanzen100'den Türkçe'ye çevrilmiştir.

21 Ocak 2014 Salı

Dünya'da Gelir Dağılımında Adaletsizlik

İspanya'da gelir dağılımı . En zengin 20 kişinin geliri nüfusun en fakir %20'sine eşit. Gelir dağılımı arasındaki aşırı dengesizlik şu anda geçerli olan siyasi ve ekonomik sistemler açısından tehlike oluşturuyor.
Bu durumu OXFAM Intermon 'ın (OXFAM'ın İspanya Şubesi) açıklamasında görebiliyoruz. OXFAM açlığı önlemeye çalışan bir sivil kuruluş. 1942 yılında İngiltere'de Joe Mitty tarafından kurulmuş. OXFAM (Oxford committee for famine relief). Benzer şekilde OXFAM'dan önce Theodore Richard Milford tarafından kurulmuş açlığa karşı mücadele amaçlı bir kuruluş daha var. OXFAM 1942 Yılında Nazi işgali altındaki Yunanistan'a yiyecek göndermek amacıyla kurulmuş.OXFAM'ın Atlantik ötesi şubesi 1963 yılında Kanada'da kurulmuştur.
Bildiride Dünya'da zenginliğin çok küçük bir zümrenin elinde olduğu belirtiliyor.Bir araştırmaya göre Dünya'nın en zengin 85 kişisinin varlığı en fakir 3,6 milyar kişinin varlıklarına eşit. Başka bir söyleyiş ile en zengin %1'lik dilim toplam zenginliğin %50'sine sahip. Bu zenginliklerin önemli bir kısmı para cenneti adı verilen yerlerde bulunuyor.
Bu durum Davos'ta yapılacak olan Ekonomi toplantılarında paylaşılacak.
Zenginliğin eşitsiz olarak paylaşılması durumunun 1980'lerden sonra daha da arttığı belirtiliyor. Aynı şekilde 2008 yılında ABD'de yaşanan ekonomik krizin eşitsizliği daha da arttırdığı belirtiliyor. 2008 Yılındaki krizden sonra gerçekleşen zenginleşmenin %95'inin ABD nüfusunun sadece %1'ine gittiği açıklanıyor.
Benzer şekilde Avrupa'da da gelir dağılımı bozuluyor. Avrupa'da 2008-2010 yılları arasında ekonomiyi iyileştirmek için harcanan paranın (200 Milyar Avro) Avrupa'nın en zengin 10 kişisinin gelirlerinden (217 milyar Avro) daha düşük olduğu açıklanmış.
OXFAM Intermon'un İspanya, Brezilya, Hindistan , Güney Afrika , Birleşik Krallık ve ABD'de yaptığı bir ankete göre çoğunluk yasaların zenginler için çıkarıldığını düşünüyor. İspanya'da böyle düşünenlerin oranı %80'i buluyor.
İspanya özelinde OXFAM Intermon genel müdürü Jose Maria Vera "İspanya'da bu dinamikten kaçamıyor. İspanya'nın demokrasi tarihinde defalarca görüldüğü gibi şimdiki krizde de alınan kararlarda zengin azınlığın kollandığını" belirtiyor.
Organizasyon zenginlerin nasıl kollandığını da tek tek sayıyor. Bunlara örnek olarak piyasalarda denetlemelerin azaltıldığını, şeffaflık yokluğu , para cennetleri, en yüksek gelir gruplarından vergi tahsilatları yapılamadığını verebiliriz. Kriz zamanlarında başvurulan ekonomik tedbirlerin piyasaları kurtarmaya yönelik olduğu ve alt gelir gruplarını kaale almaması da bir neden.
Her şeye rağmen OXFAM Intermon Davos'ta katılımcıların dikkatini para cennetlerine çekmek istiyor. Para cennetlerine giden paralardan dolaysız vergiler alınamıyor bu yüzden ülkeler sosyal politikalar için kaynak bulamıyorlar.
OXFAM'ın dilekleri bazı kişiler tarafından ütopya olarak değerlendirilse de tarihte bu tehlikeli gelişmelere karşı önlemler alınabildiğine örnekler veriliyor. İkinci Dünya savaşından sonra Avrupa ve ABD'nin ortak çalışmaları sayesinde zenginleşme de eşitlik sağlanmıştı. Ayrıca Güney Amerika ülkelerinde son yıllarda alınan sosyal gelişmelerin ümit verici olduğu vurgulanıyor.


İspanyol El Pais'den Türkçe'ye çevrilmiştir.

13 Ocak 2014 Pazartesi

500 Çocuğu Olan Adam

Bu gün tezkere TBMM'de oylanacak. Aşağıdaki yazı 1. Dünya savaşında o topraklara gönderilen Birleşik Krallık askerleri hakkında. Tarihten ders almış olmalılar ki, 100 yıl sonra aynı topraklara asker göndermiyorlar.
Savaşların nasıl bir şey olduğu gerçeğini gözden kaçırmamalıyız. Birinci Dünya Savaşında bir milyon Britanyalı öldü. Bu rakam İkinci Dünya Savaşında 300 bine düştü. İngilizlerin meçhul asker anıtları Birinci büyük savaşta ölenler içindir. Aslında İngilizler birinci büyük savaşı kazananlardandı. Bu yazıda kazanmanın neler mal olduğunu görebilirsiniz.
1921 Yılında Britanya'da erkeklere göre kadın nüfusu 1,7 milyon daha fazla idi ve bu bayanlara eşi olmayan çoğunluk adı veriliyordu. Yazar Vera Brittain 1915'te gördüğü bir ilana inanamamıştı. Bu ilanda "Nişanlım öldü savaşta yaralanmış hatta kör kalmış biri ile evlenmeye hazırım." yazıyordu.
Şanslı olup evine dönen askerlerin bir çoğu savaş stresi , yaralanma gibi nedenler ile iktidarsızdılar. Dr Helene Wright tanınmış bir doktordu. Aile planlaması cinsiyet tedavisi gibi konularda uzmandı. Kendisinin kaleme aldığı " Evlilikte seks etkisi" " Sex Factor in Marriage" adlı bir kitabı vardı. Bu kitap ABD ve Avrupa'da çok tuttu. Londra'da iki adet muayenehane açtı. Birisi zenginlere diğeri fakirlere hizmet veriyordu.
Bu yerlerde savaştan evine dönen fakat çocuk sahibi olamayan yüzlerce asker eşine yardım ediyordu.
Helene'ye gelen kadınlar eşlerini seviyorlardı aynı zamanda çocuk sahibi olmak istiyorlardı. O zamanlar sperm vericiliği diye bir kavram yoktu. Dr. Helene tıp çevrelerinin karşı gelmesine rağmen bu insanlara yardım etmek istiyordu.
1919 Yılında Dr. Helene kendisinden yardım isteyen hastalarını çocuk sahibi yapabilecek bir erkek aramaya başlamıştı. Bu erkek sağlıklı , yakışıklı , zeki duygu bağlantısı olmayan biri olmalıydı. Bu kişi Derek'ti. Derek 1889 doğumluydu ağabeyi George'la İngiltere'de büyümüştü ve Seylan'da babasına ait kauçuk ve çay üretim işinde çalışıyordu. Derek'in aile ilişkileri normal'den farklıydı. Bu bir yandan babasından kaynaklanıyordu. Babasının 4 çocuğu vardı. Sloane meydanında tütün satıcısının kızı ile de ilgiliydi. Her sabah adı Eileen olan bu güzel kızı görmek için tütün satın alıyordu. Sonunda Eileen'in babası ile bir anlaşmaya vardı. 15 Altın para karşılığında Eileen metresi olacaktı. Bu ilişkiden 2 çocuğu oldu.
Bu arada Derek 19 yaşındaydı ve Malaya'da bulunan bir kauçuk işletmesine gönderilmişti. 1909'da oto lastikleri ve savaş sanayisi için kauçuğa büyük bir talep vardı.
Derek Malaya'da araziyi temizledi evini inşa etti ve üç yerli kızı işe aldı. Bir şekilde artık haremi vardı. Birinci büyük savaş çıktığında kardeşi orduya alındı kendisinin Malaya'da üretime devam etmesi emri verilmişti. Kardeşi savaşta öldü. kardeşine ait yüzük bir ordu  rahibi tarafından bulundu ve Derek'e teslim edildi. Derek hayatının sonuna kadar bu yüzüğü taşıdı.
1919 Yılında Suzanne ile evlendi. Suzanne kendisini Dr. Helene Wright ile tanıştırdı. Suzanne Dr Wright'a eşinin cinsel isteklerini karşılayamadığını açıkladı. Gizli hizmetin başlatılması için ilk adım atılmıştı. Anne olmak isteyen her bayan vakfa 10 pound bağışlayacak ve gizlilik yemini edecekti. Alınan paralar doğum öncesi hizmetler için kullanılacaktı. Bayanlar ilişkiden önce Derek'le tanışmayacaklardı. Her bayan hamile kalabileceği en uygun tarihi telgraf ile Dr. Wright'a bildirecekti. Bayan eşleri Derek'le tanışabilirlerdi fakat çoğunluğu tanışmak istemedi. Doktorun belirlediği günlerde Derek takım elbisesini giymiş, şapkasını takmış, çantasında pijaması ve konyağı  ile hazırdı.
Bazı bayanlar tekrar ilişki istemiş olabilirlerdi fakat , Dr. Wright bu duruma izin veremezdi çünkü amacı evliliği kurtarmaktı.
Derek 500 kadar bayanı ziyaret etti. Büyük çoğunluğu hamile kaldı. İkinci defa aynı kadına hiç bir zaman gitmedi.
Uzun kariyeri boyunca Dr. Wright yasal işlemlerle mücadele etti. Bu yasal işlemler arasında yasal olmayan istenmeyen çocukların alınması ve istenmediği halde doğan çocukların başka ailelere verilmesi de vardı. 93 Yaşına kadar çalıştı. Yasal olmayan çocuk aldırmalardan 1958 yılında hüküm giydi. Daha sonra salıverildi.
Derek 1917- 1950 yılları arasında 496 çocuğun babası oldu. Suzan 'dan 3 çocuğu oldu. Babası öldükten sonra tütüncünün kızından iki oğlu oldu. Malaya'da kaldığı zaman hizmetini gören yerli  bayanlardan da 4 oğlu olmuştu.


10 Ocak 2014 Cuma

Türkiye'de Kredi Kartları Sorunu

Daha önce alman gazetelerinde Türkiye'de kredi kartı sayıları hakkında haberler vardı. Bir haberde 57 milyon kredi kartı adedinin toplam nüfusa oranı irdeleniyordu. Aşağıda ki yazı bir ispanyol yayın organı ABC'den.
İnanılmaz kredi kartı borcu. Türkiye'de 57 milyon kredi kartı var. Toplam borç 33 milyar avro'yu geçiyor. Kredi kartı borçları sosyal bir soruna dönüştü. Geçtiğimiz kasım ayında başbakan Erdoğan yurttaşlarını bilinçsiz kredi kartı kullanımına karşı uyardı. Başbakan kredi kartlarının faiz lobisinin en önemli kaynaklarından olduğunu belirtti. Başbakan Türkiye'ye ekonomisini yıkmaya çalışan uluslararası bankaları bu şekilde adlandırıyor. Erdoğan " gelirlerinize göre yaşayın ve faiz lobisine kendinizi kullandırtmayın ." dedi.
Komplo teorilerinin dışında Türkiye'de gerçekten büyük bir kredi kartları sorunu bulunuyor. Resmi kaynaklara göre toplamda 57 milyon kredi kartı kullanımda. Vatandaşların tüm kredi kartları borçları 33 milyar avro'yu (45 milyar ABD doları) buluyor. 2004 Yılında toplam kredi kartı borçları 4,3 milyar avro ( 6 milyar ABD doları) idi.  2013 Yılının ilk dokuz ayı boyunca 1,7 milyon kart sahibi borcunu ödeyememişti. 2009 yılının ilk 9 ayında kredi kartı borçlarını ödeyemeyenlerin sayısı sadece 277.000 kişi idi.
Maliye bakanı Mehmet Şimşek böyle bir artışın sürdürülemez olduğunu açıkladı. Yetkililer bazı tedbirler almayı düşünüyorlar. Önlemler arasında taksit sayısını 6 - 12 ile sınırlandırmak bulunuyor. Önlem alınmaması halinde türk vatandaşlarının bir kısmı kişisel olarak iflas edecek.
Sosyal Bir Sorun
Muhalefet milletvekili Hasan Önen bu durumu sosyal bir sorun olarak niteliyor. Sağlıktan sorumlu yetkililerinin açıkladıklarına göre geçen yıl yasaya uygun olmayan organ satışlarında büyük bir artış yaşandı. Organ vericilerinin yarısı bu işi ekonomik olarak düze çıkmak için yaptıklarını açıklıyorlar. Kasım ayında Başbakanlık binasına girmeye çalışan bir kişi yakalandı. Bu kişinin kendisini öldürmek istediği düşünülüyordu ; fakat kendisinin başbakandan 17.000.- ABD dolarını bulan kredi kartları borcu için yardım istemeye geldiği anlaşıldı.

İspanyol ABC'den Türkçe'ye çevrilmiştir.

4 Ocak 2014 Cumartesi

Altın Yasakları

Bir zamanlar altın sahibi olmak yasaklanmıştı. Başkan Roosvelt altın sahipliğini yasaklamıştı. Genel olarak bu durum kriz zamanlarında öne çıktı. Ekonomik kriz zamanlarında altın satın alarak enflasyona karşı korunmak iyi bir yöntem. 1930'lu Yıllarda birikimlerini korumak için altına yönelenler engellenmişti.
Altın yasakları altın saklayanlar için korkutucudur. Aslında birikimlerini korumak isteyenlerin sığındığı altını yasaklamak girişimleri başarısız olmuştur.
Yakın tarihte onlarca kez altının yasaklanması girişimi olmuştu. Bunların en önemlisi 1933 'te ABD Başkanı Roosevelt tarafından 6102 talimat ile çıkarılan yasaktı. ABD dünyanın en güçlü idi ve ekonomilerinin en liberal ekonomi olduğunu öne sürüyorlardı.
Kriz zamanlarında enflasyon baskısı
Altın yasakları genel olarak kriz yıllarında konur. 1933'de de kriz söz konusuydu. O yıl ABD ve dünyanın geri kalan ülkeleri en büyük ekonomik krizi yaşıyorlardı. 1929 Yılının ekim ayında kara cuma adı verilen günde ABD borsası çökmüştü. Gündemde şirket , banka iflasları ve işsizlik vardı. Paralel olarak ülkeler arası ticaret de düşmüştü , bu durumun çözümsüz olduğu da düşünülüyordu.
Günümüzde kriz yıllarında merkez bankaları faizleri düşürüyorlar ve  para musluklarını sonuna kadar açıyorlar. O yıllarda ABD merkez bankası kasasında bulunan altın kadar para basıyordu. Bu duruma altın standardı adı verilmişti. Altın stoklarını arttırmadan para basma olanakları yoktu. Kriz yıllarında altın stoklarında artış da olmuyordu.

Gold (Spot)

Birleşik Krallık ( 2. Dünya savaşını kazananlardan bir ülke de Birleşik Krallık'tı)  gibi bazı ülkeler altın standardından çıktılar. Bu ülkeler para basma olanaklarına kavuşmuşlardı. Para basarak dış ticarette şanslı duruma geçiyorlardı. Kendi para birimlerinin değerleri düştüğü için ABD'ye ihracat imkanları da artmıştı.
1933 Yılında Beyaz Saraya taşınan başkan Roosevelt bu durumu çözmeye kararlıydı. Özel yetkiler ile donatıldı. Para basmak amacıyla altın stoklarını arttırmak istiyordu. Bu amaçla aldığı özel yetkiler ile süs dışında değeri 100 ABD dolarını aşan altına sahip olunmasını yasakladı. Yasaklanan altınların iki hafta içinde resmi altın satın alma yerlerine getirilmesini istemişti. Devlet altınları onzu 20,67 ABD dolarından satın alıyordu. Yasaklara uymayanlar için altınlara el koyma veya hapis gibi ağır cezalar konmuştu.
Yasakların ikinci kısmı 1934 yılında yürürlüğe girdi. Devlet altının onzuna 35 ABD doları ödemeye başlamıştı. Bu ABD dolarının yaklaşık %59 değer kaybetmesiydi. Diğer ülkelerde devalüasyonlar başlamıştı. Her ülke dış ticarette avantajlı duruma geçmek istiyordu.
Altın Standardı Çöküyor
Ekonomik kriz sona erdikten sonra da altın yasakları devam etti. Artık devalüasyon yolu açılmıştı. 1961 Yılında başkan Eisenhower altın yasağını ABD dışında da geçerli olacak şekilde genişletti. Başkan Kennedy 1933'ten önce basılmış olan altın paraları da kapsayacak şekilde yasağı genişletti. Bu yıllarda devletin getirdiği yasağa uymayan ABD vatandaşları çok karlı çıktılar. Her devalüasyondan sonra sakladıkları altınlar daha fazla ABD doları getiriyordu.
Özetle yasak 41 yıl sürdü. Yasağı 1974 yılında başkan Ford kaldırdı. 1974'de altın standardına uyan hiç bir ülke kalmamıştı. İkinci Dünya savaşından sonra Bretton Woods'ta yürürlüğe giren altın standardı sistemi bitmişti. ABD 1971 Yılında altın standardını bitirdi.

Özgürlükler Ülkesi

Alman Finanzen100'den Türkçe'ye tercüme edilmiştir.