18 Temmuz 2015 Cumartesi

Orada karda bir kanguru var

Çevreye verdiğimiz zararların sonuçlarını öngöremiyoruz. Bayram dolayısıyla İstanbul ve diğer büyük şehirler boşaldı. Milyonlarca arabanın yola çıkmasıyla çevreye ne kadar zarar verdiğimizi bilemiyoruz. Yazın bu en sıcak günlerinde orman yangınlarından şikayet ediyoruz. 
Güney yarı kürede ise alışılmamış soğuklar hüküm sürüyor. İklimler hızlı bir şekilde değişiyor. Bu durumları ülkemizde de gözleyebiliyoruz. Bu yıl İzmir körfezinde iki kez hortum görüldü. 
Avustralya'da kanguru görmek sürpriz değil. Fakat karda bir kanguru görmek sıra dışı bir olay. Bu durum on yıllarca Avustralya'da görülmedi.
Bill Shrapner bir kaç aydır Orange'da yaşıyor. Şarap üreticisi ve eşi ile Sidney'den bu küçük şehre taşındı. Eski yaşadığı şehirde 1836 yılından beri kar yağmamıştı. Geçtiğimiz hafta Orange'da 3 kez kar yağdı. Shrapner "bu bizim beklediğimiz bir şey değildi." dedi.
62 yaşında olan Shrapner geçtiğimiz günlerde karda hoplayan bir kanguru gördü. Bu durumun fotoğrafını çekti, daha önce böyle bir olaya tanık olmamıştı.
Avustralya'nın doğu kıyılarında bu şekilde bir kar yağışı 20 yıldan beri görülmemişti. Sidney'in batı tarafındaki Orange'ın iç kısımlarında 20 cm kalınlığında kar var. Bu şehirde yaşayanlar ABC'ye 50 yıldan beri bu kadar yoğun kar yağmadığını belirttiler.
New South Wales eyaletinin bazı bölgelerinde okullar kapandı. Blue Mountains'dan (Mavi Dağlar) dan geçen bazı ana yollar kapandı. Binlerce evde elektrik kesintileri yaşandı.
Sidney'den oldukça çok sayıda kişi kar görmek için trenle Mavi Dağlar'a gittiler. Queensland eyaletinde de kar yağışları görüldü. O eyalette yaşayanların bazıları hayatlarında kar görmemişlerdi.


7 Temmuz 2015 Salı

Uluslararası Uzay İstasyonu Ayın önünden geçerken

Uluslararası Uzay İstasyonu saatte 28000 km hızla Dünya'nın çevresinde dönüyor. Çok kısa bir sürede Ay'ın önünden geçiyor. Amatör bir fotoğrafçı bu durumun fotoğrafını çekti.
Dylan O'Donnell çok hızlı hareket etmeliydi. Çünkü Uzay İstasyonun Ay'ın önünden geçişi sadece 0,33 saniye sürüyor.
Avustralyalı amatör fotoğrafçı spiegel refleks makinesini çok hızlı bir şekilde ard arda fotoğraf çekecek şekilde ayarlamalıydı. Çektiği başarılı fotoğrafta Uluslararası Uzay İstasyonu Ay'ın üzerinde görülüyor.
Dylan O'Donnell bu fotoğrafı 30.06.2015 günü Byron Bay'de çekti. Byron Bay Avustralya'nın doğusundaki New South Wales'te bulunuyor. Özel olarak fotoğrafı çekmek için Byron körfezine gitti. Gitme nedeni etrafında bulunan ışık kaynaklarının fotoğrafı etkilememesini sağlamaktı.
Fotoğraf diyafram açıklığı on olan 2300 mm uzunluğunda bir objektif ile çekildi. Işıklandırma süresi 1/1650 saniye idi. Bu şekilde resmin flu olmamasını sağladı.
Uluslararası Uzay İstasyonunu gözlemek isteyenler için bir ağ sayfası var. Astroviewer sitesinde Uluslararası Uzay İstasyonunun hangi ülke üzerinden saat kaçta geçeceği belirtiliyor. Hava durumu uygun olduğunda ve etrafta ışık kaynakları olmadığında istasyon çıplak göz ile görülebiliyor. İstasyonun uzunluğu 100 m'den fazla. Çok hızlı hareket ettiği için gözlemcinin uygun zamanda uygun yerde bulunması gerekiyor.
Avustralya vatandaşı O'Donnell'in merakı bana çok garip gelmedi. Benzer bir olaya 1980'li yılların başında tanık olmuştum. ABD'nin Florida eyaletinde Telefon santralları yapan bir firmada gece çalışırken. Gece bekçisi beni dışarıya çağırdı. Kendisine ait olan teleskopu kurdu. Bana yıldızlar, gezegenler hakkında bilgiler vermeye başladı. İyiden iyiye hayretler içinde kalmıştım. Daha sonraki günlerde bana kendi yazdığı astronomi kitabını da hediye etmişti.




2 Temmuz 2015 Perşembe

Alman Lisesi Hakkında

Gönül isterdi ki bu güzide lisemiz hakkında iyi haberler çevirelim. Alman Hükümeti Dünya'da 140 ülkede bulunan Alman Okullarına destek veriyor, Üzücü olan şu ki Der Spiegel sadece Türkiye'deki Alman Okulu hakkında böyle bir haber yayınlıyor.
İstanbul'da bulunan Alman Lisesi Türkiye'nin en gözde eğitim kurumlarından. Bu okul Alman vatandaşlarından alınan vergilerle destekleniyor. Milyonlarca Avronun ne olduğu bilgisine ulaşılamıyor. Yapılan araştırmalar yıllarca sürüyor.
Kayıp milyonlar için Alman Dış İşleri bakanlığının açıklama yapmalı.
Yeşiller partisi milletvekili Özcan Mutlu'nun soru önergesi "Alman Hükümeti olası suistimallerden ne kadar haberdar?" şeklinde. İnsanlar tüm kontrol mekanizmalarının nasıl işe yaramadığını bilmek istiyor.
Bilinen o ki Alman Lisesi derneğinin hesaplarında milyonlarca Avro kayıp. Ayrıca velilerin okul ücretlerini ödedikleri hesaplarda da yüz binlerce Avro eksik var.
Alman Konsolosluğundan bir kişinin dernek yönetiminde olmasına karşın, bugüne kadar ne kadar paranın kayıp olduğu açıklanmadı. 2013 yılında bu durumdan haber alındı ve suç duyurusunda bulunuldu. Kayıp rakamın 4 milyon Avro kadar olabileceği düşünülüyor.
Alman Dış İşleri bakanlığının Spiegel Online'a yaptığı açıklamaya göre, "Alman desteklerinin kaybolduğuna dair bir bilgi yok.". Okula yakın kaynaklardan öğrenildiğine göre velilerin ödediği okul ücretlerinin suistimali söz konusu. Yeni Öğretim yılında okul ücretleri 5.-8. sınıflar için 11800.-Avro, 9.-12. sınıflar için 12500.- Avro.
Okula giden Türk çocuklarının en başarılıları için burs olasılıkları var. İstanbul'da bulunan Alman vatandaşlarının çocuklarının okul ücretlerini genel olarak velilerin işverenleri karşılıyor.
Konunun hassas olmasının bir nedeni de okulun şanına zarar vermesi. Okul aynı zamanda eleştiri odaklarının yuvası gibi algılanıyor. Bir sergide bulunan Recep Tayyip Erdoğan karikatürü Milli Eğitim bakanlığının haber almasından sonra gösterimden kaldırıldı.
Düzensizliklerin Duyumu
Yolsuzluklar için suçlamaların nedeni yönetimin şeffaf çalışmaması. Dünya'daki diğer Alman Okullarından farklı olarak yönetim kademelerinde veliler yok, yönetim sadece devlet tarafından atanan memurlardan oluşuyor. Dernek yönetimine girebilmek için iki kişinin önermesi gerekiyor. Velilerin yönetime girmek için yaptıkları başvurulara yanıt bile verilmiyor.
Okulun Türk öğrencilerinin gittikleri bölüm denetlenirken, Alman öğrencilerin devam ettikleri bölümde böyle bir sorun yok. Bir öğrenci annesine göre, yolsuzluklar hakkında soru sorulduğunda,
"Öğrencinin okula devam etmesini tehlikeye atıyorsunuz" yanıtı verildi.
Öğretmenlerin kendileri de bu durumdan rahatsızlar ve ikiye ayrılmışlar. Öğretmenler bu konuyu sorduklarında kendisine, sözleşmelerinin uzatılamayabileceği iması yapılıyor. Alışılmamış oranda öğretmenin okuldan ayrıldığı söyleniyor.
Alman Hükümeti uzun süre sessiz kaldı.
Alman Konsolosluğu ve Okul polisi devreye sokunca okul yönetimi istifa etmek zorunda kaldı. Duyulanlara göre derneğin muhasebecisi ve okulda öğretmen olan eşi soruşturuluyor. Muhasebecinin eşinin sözleşmesi uzatılmadı. Türk savcılığı derneğin eski yöneticisi hakkında suç duyurusunda bulundu.  Bir öğretmene göre eski dernek yöneticisi "Gerçek şudur ki, yönetici gizlilik içinde kimseye bilgi vermeden yönetti ve bu durum yolsuzluklara neden oldu." Her üç kişi den de yanıt alınamadı.
Ayrıca farklı iki olayda nasıl umarsızca para harcandığının örnekleri var.
Okul bu yıl 205.000.- Avro ve 32.000- Avro faiz gerisi ödeme yaptı. Alman Sayıştayı 2008 ve 2010 yıllarında Alman Hükümeti'ni uyarmıştı. Alınan paralar karşılığında okula yeni bir spor salonu inşa edilecekti (hiç bir zaman inşa edilemedi) ve okul yapısı depreme karşı sağlamlaştırılacaktı. Fazladan yapılan harcamalar Alman hükümeti tarafından faizi ile birlikte geri istendi.
Ayrıca Türk Gelirleri idaresi vergi ödemelerinin eksik yapıldığını öne sürüyor. Eksik vergilerin ödenmesini talep ediyor. Alman diplomatik çevrelerine göre bu durum okulun eğitime devam etmesini riske sokuyor.





11 Mayıs 2015 Pazartesi

NASA Yedek Parçayı Uzayda Üretecek

NASA İlk üç boyutlu yazıcısını 2014 yılında uzaya gönderecek. Bu durumda gereken aletler yerinde (uzayda) üretilebilecek. NASA'nın amacı uzaya devamlı alet ve astronot gönderilmesinin önüne geçmek. Yerinde alet yapılabildiği taktirde tasarruf edilmiş olacak. Uzayda monte edildikten sonra gereken aletler Dünya'da tasarlanacak ve uzaktan yazıcıya yüklenecek. Yazıcı gereken yedek parçaları ve aletleri uzayda anında basma kapasitesine sahip olacak. Uzayda gerekebilecek tüketim malzemelerinin de basılmasına olanak sağlayacak.
Bu projede NASA'nın danışmanı Andrew  "Uzayda istediğimizi 3 boyutlu olarak basabileceğimizi düşündüğümüzde yeni yıl gelmiş gibi seviniyoruz." dedi. NASA 3 Boyutlu basım yapma sayesinde bazı avantajlar elde edecek. Bu avantajlar arasında parça kıtlığının olmaması , stokların azalması , mutlaka olması gereken parçaların uzayda imal edilebilmesi sayılabilir. Ames Araştırma Merkezinden ( San Francisco'nun güneyinde bulunan Moffett Field'de ) Dave Korsmeyer'e göre esnekliği tam olarak sağlamanın yolu uzayda tasarlamak ve basmaktan geçiyor. Bu bağlamda 3 boyutlu basmak bize destek veriyor.
Halihazırda NASA'nın seçimini yapmamasına karşın değeri 300 ABD dolarından başlayıp 500.000 ABD dolarına kadar çıkan çok sayıda seçenek bulunmakta. Çok sayıda aşılması gereken zorluklar bulunmakta. Zorluklar olarak tüm modellerin Dünya'da çalışacak şekilde tasarlandığını belirtebiliriz. Uzayda düşük yerçekim kuvveti, basıncın ve ısının yeryüzüne göre daha büyük değişimler göstermesi ve elektrik kıtlığı sayılabilir.
En ideali baskı sırasında (ekstrusion) çıkan gazların emilmesi ve kendi gereksinimi olan parçaları da basabilmesi sayılabilir. Ayrıca stokta bulunan kullanılmayan parçalardan başka bir parça basabilmesi de (geri dönüşüm) de ideal olacaktır.
Tamir etmek yaşam veya ölüm 
Bu zorlukları aşmak için NASA "Made In Space" adlı bir firma ile sözleşme imzaladı. Şirketin CEO'su Aaron Kemmer tüm bu zorlukların ve projenin NASA'ya getireceği sayısız avantajların da bilincinde. " Bir astronotun uzay istasyonunda yaşam veya ölüm tarzında bir tamirat yapacağını düşünelim. Bu tamiratlar için istasyonda parça bulunması gerekiyor. Gereken parçayı anında uzayda basmaya ne dersiniz?"
Made In Space mühendisleri 3 boyutlu yazıcıları uzay istasyonuna benzeyen tozsuz ve kapalı ortamlarda deniyorlar.



http://www.abc.es/ciencia/20130930/abci-nasa-lanzara-2014-primera-201309301437.html






Sahte Picasso Tablosu Satan Galerici

Şikago'da bir galerici sahte Picasso tablosu sattığı için hapis cezasına çarptırıldı. Hakim 76 yaşındaki galericinin sağlık durumunu göz önüne alarak 5 yıldan az hapis cezasına hükmetti. Picasso'nun flütçü tablosu da sahtesi yapılan ve satılan tablolardan biriydi. Ayrıca Juan Miro ve Salvador Dali tablolarının da sahtesi yapıldı.
Alan Kass adındaki galerici sahte tabloların satışına yardımcı olma suçundan 6 ay hapis ve 6 ay ev hapsi cezalarına çarptırıldı.
Illinois eyaletinin kuzey bölgesi savcılığından bildirildiğine göre federal hakim Charles Kocoras 76 yaşındaki sanığın sağlık durumunu dikkate aldı , işlediği suçun cezası en az 5 yıl hapisti.
"Siz sanat pazarını kirlettiniz" sözleri ile hakim kararını okumaya başladı , suçlu tablo satışından aldığı 300.000,- ABD dolarını da iade edecek.
Kass'ın bir suç ortağı galerici Michael Zabrin de 2011 yılında 250 kişiye sattığı toplam değeri 1 milyon ABD dolarını bulan sahte tablo satışlarından 9 yıl hapis cezasına mahkum edilmişti. Zabrin 1992 yılında benzer bir suçtan hapsedilmişti cezaevinden çıktıktan sonra aynı suçu işlemeye devam etmişti.
Sahte sanat eseri satışları
Onlarca sanatsevere sahte tablo satışları 2011 yılında Florida , New York'ta yerleşik galeriler ile birlikte Şikago da bulunan Kass/Meridian galerisinin incelenmesi sonucunda açığı çıkmıştı. O zaman verilen bilgilere göre federal ajanlar 2008 yılından beri ispanyol , italyan ve diğer bazı ülkelerin polisleriyle çalışarak uluslararası bir çetenin peşine düşmüşlerdi. Bu uluslararası organizasyon Pablo Picasso, Salvador Dali, Joan Miro, Marc Chagal, Roy Lichtenstein, Andy Wharhol, Keith Hearing ve Marino Marini gibi sanatçıların imzaladıkları sanat eserlerini satıyordu.
Sonuçta Avrupa, ABD, Kanada, Japonya ve Avusturalya'da satılan tabloların sahte oldukları açığa çıkmıştı. Sahte tablolar çok iyi nicelikteydiler. Suç organizasyonu  yaklaşık 1000 sanatsevere yaptığı satışlardan toplamda 5 milyon ABD doları gelir sağlamıştı.
Kass'ın iki suç ortağı ki aralarında New York'taki sanat eserleri toptancısı da var farklı mahkemeler tarafından hapis cezasına çarptırılmışlardı. KMG Galerisi tarafından satılan sahte tablolar arasında Picasso'nun flütçü , Salvador Dali'nin kurşun kalemle imzalanmış " Amerika'nın Kristof Kolomb tarafından keşfi " , "Bayan Godiva" ve "Kozmik at sürücüsü" bulunuyordu.
Davada savcı Kass'ın tabloların sahte olduğunu bildiğini öne sürmüştü. Ayrıca tabloların numaralandırılmaları sırasında sahte olduğunu anlaşılmayacak şekilde düzenlemeler yapmıştı.


ABC'den tercüme edilmiştir.

Alman Ana Muhalefet Partisi Başkanı Seçim Yenilgisinden Sonra İstifa Etti

Almanya'da yapılan seçimlerde Başbakan Merkel'in partisi CDU - CSU %41,5 oy aldı. Bu oran tek başına iktidar olmasına yetmedi. Angela Merkel ikinci büyük partiye SPD'ye büyük koalisyon için teklifte bulundu. Koalisyonlarda küçük partilerin kaprislerinden bıkmış olmalı. Daha önce ortak olduğu FDP (Liberal Demakrat Parti) %5 oy oranının altında kaldığı için parlamentoya giremedi.
SPD Başkanı Peer Steinbrück toplanan SPD kongresinde aşağıdaki resimde görüldüğü gibi el sallayarak partisindeki görevlerinden istifa ettiğini açıkladı.
SPD Merkel'in büyük koalisyon teklifini değerlendiriyor. Karar vermek için küçük kurultayı topladılar. Küçük kurultay da parti yönetiminin önerdiği karşı tarafın CDU-CSU ile görüşmelerin yapılmasını onayladı.
Önümüzdeki hafta CDU-CSU ile ilk görüşmeler yapılacak. Anlaşmaya varıldığı taktirde koalisyon sözleşmesi  SPD üyeleri onaylarsa (SPD'nin 470.000 üyesi bulunuyor) yürürlüğe girecek.
66 Yaşındaki SPD lideri küçük kurultay'da parti başkanlığından istifa etti.
Yaptığı konuşmada " Kariyerim düzenli bir şekilde sona erecek " dedi. Konuşmasında seçim yenilgisinin sorumlusunun kendisi olduğunu partide yeni bir görev de istemediğini belirtti. Koalisyon görüşmelerine katılabileceği belirtildi.
Resmi olarak Steinbrück'ün istifası kasım ayında yürürlüğe girecek.


Der Spiegel'den tercüme edilmiştir.

Yeni Dünya Haritası

İki atom saati ve fiber kablo ile bilim adamları 2000 km uzaklıktaki 2 nokta arasındaki yükseklik farkını ölçtüler. Ölçümde hata payı sadece 4 mm idi. Yeryüzü araştırmacıları bu ölçümlerle ilgileniyorlar.
Berlin , Bir noktanın yüksekliğini belirlemek için bir çok yöntem var. Bir tanesi iki nokta arasındaki basınç farkını ölçmek. Ayrıca GPS uyduları iki nokta arasındaki yükseklik farkını ölçebiliyor. Braunschweig ve Münih'ten fizikçiler iki hassas saat vasıtası ile iki nokta arasındaki yükseklik farklarını ölçtüklerini gösterdiler.
Federal Fizik Teknik (PTB) kurumundan Gesine Grosche ve arkadaşları 2 adet atom saati kullanarak yükseklik farkı ölçümünü başardılar. İki atom saati 2000 km uzaklıkta bulunuyordu ve fiber kablo vasıtasıyla saatlerin gösterdikleri zaman farkından yükseklik ölçümünü başardılar. Bu araştırma " Physical Review Letters" adlı dergide yayınlandı.
Einstein'ın relativite teorisine göre farklı yüksekliklerde bulunan saatler farklı çalışıyor. Yüksekte bulunan atom saati diğerine göre daha hızlı çalışıyor. İki yükseklik arasındaki  saatlerin farklı çalışmalarından yükseklik ölçümü yapılabilir. Saatleri yeryüzünün çekim potansiyeli etkiliyor. Her ne kadar saatlerin gösterdiği zamanlar arasındaki fark minimal ise de bu küçük fark atom saatleri  ile ölçülebiliyor. 1971 Yılında bilim adamları benzer bir deney yaptı . Bir atom saatini uçağa yükledi ve bu saatin zaman ölçümü ile yerde bulunan atom saatinin ölçtüğü zaman kıyaslandı sonuç beklendiği gibi çıktı.
2010 Yılında bilim adamları deneyi laboratuvarda yaptılar iki atom saati arasındaki yükseklik farkı sadece bir kaç santimetre idi. Grosche ve arkadaşları aynı deneyi bu defa birbirinden 2000 km uzaklıkta bulunan iki atom saati ile yaptılar ve fiber kablo aracılığıyla saatleri kıyasladılar.
Münih'te bulunan Max - Planck enstitüsünden Stefan Droste'ye göre " Ölçümde hata payı sadece 4 mm". PTB ve Max - Planck Enstitüsü bu deneyi yeryüzünün daha iyi ölçülmesi için kullanacaklar.
Orta Çağ'da öküzün boynuzları üzerinde olduğu düşünülen yeryüzünün topoğrafyasının anlaşılması artık daha kolay olacak.Schwerefeld der Erde: Präzise Vermessung mit Atomuhren möglich

                            Yeryüzünün farklı noktalarında çekim kuvvetleri. 


Der Spiegel'den tercüme edilmiştir.

Haftanın Uydudan Çekilmiş Fotoğrafı

Bu fotoğraf uydudan çekilmedi . Başlık yanlış. Ama nasıl çekildiğini anlatmak istiyoruz. Amatör elektronikçi Sachsen-Anhalt'tan Cristian Dobisch'in bir balon ile bu fotoğrafların stratosferden nasıl çektiğini açıklamak istiyoruz.
Magdeburg'un yakınında bulunan küçük şehir Schönebeck traktör dolu , dizel motor fabrikaları yıllardır çalışmıyor, kaplıcalarda hareketlilik var , kimse burada uzay araştırmalarının yapıldığını düşünmüyor. Fakat Cristian Dobisch bu durumu değiştirdi. En azından biraz değiştirdi. 19 Yaşındaki genç aldığı yardımlarla stratosfere balon gönderdi ve oradan fotoğraf ve video çekimleri yaptı.
Doğal olarak helyum dolu balonu uzaya gönderme fikirlerini başkaları da daha önce düşünmüşlerdi. Daha önce de çekilen fotoğrafları göstermiştik. Fakat Dobisch'in " Spacecam 2" projesi diğerlerinden daha gelişmiş. Latex balon yüzeyden 45 km yüksekliğe çıkmış. NASA'nın 10 yıl önce gönderdiği balondan sadece 4 km daha az olan bir yüksekliğe ulaşmış. NASA'nın gönderdiği balon çok daha büyüktü. Bu rekor olabilir diye Dobisch heyecanlanıyordu. Bu yüksekliğe ulaşmada sadece 3 kg ağırlığında olan latex balon önemli. Balon uçuş için 6 metreküp helyum gazı ile dolduruldu. Helyum sponsor tarafından satın alındı ve 3000 Avro değerinde.
Balona bağlanan strafor kutu yuvarlaktı ve 2 kg ağırlığındaydı içinde bir raspberry-2 bilgisayarı bulunuyordu. Kutuda ek olarak GPS cihazı , ısı ölçücü ve pusula bulunuyordu. GoPro Fotoğraf makinaları çekimlerde kullanıldı merceklere buğulanmayı önleyici madde uygulandı. Sonuçları fotoğraflarda görünüyor.
Sonuçta balon basınç farkı dolayısıyla patladığında kutu da bulunan elektronik fotoğraf makinalarının atılma yerine geri dönmesini sağlayacaktı. Balon patladıktan 30 sn sonra elektronik göreve koyuldu. Bilgisayar yükselme esnasında dönüş yolunu belirlemeye başlamıştı algılayıcılardan gelen veriler yardımıyla bilgisayar bir elektrik motorunu ve kayağı kontrol edecek ve atılma yerine dönüş sağlanacaktı.
Fakat Dobisch itiraf etmek zorunda kaldı : " Tam olarak atılma noktasına geri dönme sağlanamadı " dedi. " Spacecam 2 " aygıtı atılma noktasından 70 km uzakta bir yere düşmüştü. Kışın yaptığı ilk denemede Dobisch'in fırlattığı balon 30 km yüksekliğe ulaşmıştı.
Dobisch'in hedefi şimdi uzay. Uzaya bir şeyler göndermesinin çok güzel olacağını düşünüyor.



Sachsen-Anhalt von oben: Im Städtchen Schönebeck vor den Toren von Magdeburg...

Blick aus der Stratosphäre: Die "Spacecam 2" landete ungefähr 70 Kilometer vom...

Der Spiegel'den tercüme edilmiştir.


SSCB Kore Yolcu Uçağını Düşürmüştü

30 Yıl önce bugün Sovyetler Birliği bir Güney Kore yolcu uçağını düşürmüştü. 1.09.1983'te soğuk savaş zirve yapmıştı. SSCB 269 kişinin ( 240 yolcu ve 29 mürettebat) seyahat ettiği düşürdü. 269 Kişinin hepsi öldü. Uçak Güney Kore'nin başkenti Seul'e uçuyordu. Bir Rus avcı uçağı aldığı emri yerine getirdi. Kore Hava Yollarına ait 007 uçuş sefer sayılı yolcu uçağı yanlışlıkla Sovyetler Birliği hava sahasına girmişti ve Sovyetlerin nükleer denizaltılarının bulunduğu bölgeye doğru uçuyordu.
Bu durum Dünya çapında nefret uyandırmıştı. Sovyetler bir hafta kadar gerçekleri saklamayı denediler ve düşürülen uçağın casus uçağı olduğunu iddia ettiler. Bir hafta sonra düşürdüklerini itiraf ettiler , üzüntü duyduklarını belirtmelerine karşın özür dilemediler. Uçağın düşüşü ile bilgileri saklayan kara kutuyu 10 yıl sonra Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra teslim ettiler. Uçaktan ve yolculardan hiç bir iz bulunmadı.
Casus Uçağı
269 Kişinin öldüğü olaya soğuk savaşın gergin uluslararası ortamının neden olduğu düşünülüyor. Uçak New York'un JFK havaalanından kalkmıştı ve Seul'e uçuyordu. Alaska'nın Anchorage şehrine iniş yapıp yakıt almış ve Seul'e devam etmek için kalkmıştı. Kalkıştan sonra rotasını değiştirmişti. Sonradan teslim alınan kara kutuya göre pilot otomatik pilotu Seul'e ayarlaması gerekirken yanlışlıkla Sibirya'ya ayarlamıştı.
Rus radarları uçağı Kamçatka üzerinde tespit ettiler. Uçağın rotasını değiştirmesini sağlamak ve ne tip bir uçak olduğunun anlamak için avcı uçaklarına emir verildi. Fakat bu emirde geç kalımıştı . Kore yolcu uçağı Japonya'nın kuzeyinde bulunan Sahalin adalarına yaklaşmıştı ve daha kötüsü Rusların Vladivostok'ta bulunan nükleer denizaltı filosuna doğru uçuyordu.
Tesadüfen aynı gün bir  ABD casus uçağı da aynı bölgede görülmüştü. RC 135 Tipi bir Boeing uçağı olağan bir şekilde Sovyet hava sahasına giriyor , çıkıyor  rus radarlarının kapasitelerini test ediyordu. Ruslar bu casus uçağının peşindeydiler.
Yeterli uyarı yapılmadı
Rus avcı uçağı askeri uçaklara yapılması gereken manevraları yaptı. Uyarı sinyallerini gönderdi fakat işaret fişekleri yoktu ve karanlıkta yolcu uçağı uyarıları göremedi. Karanlık yüzünden rus pilot da casus uçağı ile yolcu arasındaki farkı göremedi. Rus uçağı yaklaşmak isterken Kore yolcu uçağının pilotu olan bitenden habersiz uçağı daha da yükseltti. Uçağın vurulması için emir verildi. " Hedefi imha edin".
Atılan iki havadan havaya roket'ten sonra yolcu uçağı hemen patlamadı ve düşmedi. Pilot bu durumda 5 dakika daha uçuşa devam edebildi. Fakat kabin basıncı düşüyordu ve hidrolik sistemler bozulmuştu uçak Sahalin adasının 30 mil açığında denize düştü. Sağ kurtulan kimse olmadı.

ABC gazetesinde 3.09.1983 günü çıkan haberde olayın temsili resmi.

ABC'den tercüme edilmiştir.

Der Spiegel'den Kapalı Çarşı'da Çökme Tehlikesi Uyarısı

Dünya'nın en ünlü pazarlarından Kapalı Çarşı'da çökme tehlikesi uyarısı. Kapalı çarşı yönetiminin ikazlarını esnaflar reddediyor. Esnaflar kendilerine karşı bir kampanya başlatıldığını iddia etmekteler, fakat bazı hasarları görmezden gelmenin imkanı yok.
Asırların çarşısında tavanlar temizlenmiyor bazı kısımlarda kemerli tavanlarda boyalar dökülmüş. Renkli örnekler yeniden boyanmalı. Kumaş satıcısı Mehmet "Tavanlar boyanalı çok uzun bir süre geçti belki otuz belki kırk sene" diyor. Asırlık ticaret merkezinin acil olarak elden geçirilmesi gerekiyor. Her gün onbinlerce kişinin dolaştığı koridorlar yıkılabilir. Bu açıklamaları Pazar Yönetimi yapıyor. Yönetime göre bir çok dükkan sahibi daha fazla satış alanı için duvarları oyuyor. Bir çok yerlerde duvarlar kırılmış ve kanunsuz kilerlere geçiş sağlanmış. Bu durumlar Kapalı Çarşı'nın statiğini etkiliyor.
Kapalı Çarşı yönetiminin yaptığı ayrıntılı araştırmaya göre 135 işyeri duvarları kaldırmış , 926 işyeri duvarları inceltmiş. Bu şekilde satış alanını arttırmışlar. Ayrıca çatı da da sorunlar var. Bir çok çatı noktasına klima , su depoları ve TV çanakları yerleştirilmiş. Bu ek ağırlıklar asırlar önce yapılan çatıyı zorluyor.

Gerçek sorun : ödemeyi kim yapacak ?
Mehmet'e (3. nesil  peştamal satıcısı) göre " Bu aptallık artık bir şeyler yapmanın zamanı geldi. Ama kısa sürede çökme olmuyor." yan komşusu Aydın'a göre " tamiratların parasını kimin ödeyecek.". Aydın'a göre amaç işyerlerini baskı altında tutmak. " Tüm masrafları bize yüklemek istemelerinin mantığını anlayamıyorum."
Kapalı Çarşı'da sahiplik konusu çok karmaşık. Bazı dükkanların özel sahipleri var diğerlerinin sahibi ise devlet veya bazılarının sahibi vakıflar veya devlet. Ayrıca Devlet'de Kapalı Çarşı'nın bu duruma gelmesinde pay sahibi. Yıllar önce içeriğinde çinko bulunduğundan çatı kaplamasını söktüler ve yerine şimdiki malzemeyi koydular. " Şimdi ortamda nem arttı ve salonlarda sıkça  kısa devre oluyor.".
Sadece ceza verileceğini içeren tehditler ve tamiratların başlayacağını duyuruyorlar. Yaşlı bir satıcı Anadolu'da üretilen pipoları satıyor. " Yirmi yıldır burada çalışıyorum.  Büyük bir sıklıkla buradaki sokakların çökeceği hakkında haberler yapıldı. Fakat şimdiye kadar bir şey olmadı ". Fakat kendisi de tehlikenin farkında. " Eğer İstanbul'un geçmişinde yaşadığı kuvvetli depremlerden bir daha olursa burada her şey çöker."
Antikalar ve hurdalar
Başka esnaflar ise tarihte Kapalı Çarşının geçmişindeki depremlerden , yangınlardan , politik olaylardan etkilenmediğini belirtiyor. Sultan 2. Mehmet (Fatih) ilk sokağı 1462 'de inşa ettirmiş. Yıllar geçtikçe yeni sokaklar eklenmiş ve bir süre sonra Dünya'nın en büyük pazarı ünvanını almış. " Kapalı Çarşı" Türkçede" üstü kapalı çarşı" anlamına geliyor. Kapalı Çarşı derneğine göre 4000 iş yeri bulunuyor. Çarşıda 64 cadde veya sokak var. Burada 20000 25000 arası kişi çalışıyor.
Önceden İstanbulluların yakın camilerden çıktıktan sonra buluştukları yerdi. Ayrıca altın , kıymetli taşlar ve kumaşlar satılıyordu. Yılların geçmesi ile çarşıya yeni sektörler geldi. Şimdi burada çeşitlilik çok arttı. Bunlar arasında antikalar, antikaya benzeyenler , aydınlatmalar , halılar , deri ürünleri , nargileler , eski kitapları sayabiliriz. Aydın'a göre çarşıda bir çok plastik oyuncak veya uzak doğudan değersiz giysiler gibi kıymetsiz eşyalar da satılıyor. Ayrıca karakol, banka şubeleri , postane , çayhane de var.
Mehmet'e göre turistler en önemli geçim kaynağımız. Bütün tur programlarına rehberler tarafından Kapalı Çarşıda alışveriş eklenmiştir. Burada pazarlık yapılabilir başlangıçta fiyatın üçte ikisini daha sonrada yarısını satıcıya teklif edebilirsiniz. Çünkü satıcılar bu durumu bildikleri için başlangıç fiyatlarını yüksek tutarlar. Satış gerçekleşir ise iki taraf ta mutlu olur. Çünkü alıcı iyi fiyattan aldığını satıcıda kar ettiğini düşünür.
Mehmet'in korkusu Kapalı Çarşının yıkılması o zaman turistler gelmeyecekler bizler de para kazanamayacağız.


Insgesamt arbeiten hier 20.000 bis 25.000 Menschen.

Der Spiegel Seyahat'tan tercüme edilmiştir.

Moğolistan'da Yurtlar

Kilometrelerce doğa. İnsan yok. Kim arasıra böyle bir manzara istemez. Bu durum Moğolistan'ın başkenti Ulanbator dışında geçerli. Moğolistan'ın yüzolçümü Almanya'nın 5 katı. Nüfus çok az Mogolistan'da 2,8 milyon insan yaşıyor. Başkent Ulanbator'da 1,2 milyon kişi yaşıyor. Kilometrekareye 1,6 kişi düşüyor. Bu sayı ile Moğolistan Dünyanın km2 başına en az insan düşen ülkesi. Yanlızlığı özleyenler için ideal bir ülke. Greenpeace'in "Doğa Mucizesi Dünya" foto projesi için fotoğrafçı Markus Mauthe Moğolistan seyahati yaptı.
"Yılın yoğun yağış mevsiminde " yakınlarda kara bulutlar toplanmış uzaklarda yağmur indirmeye başlamış. Koyu renkli bulutlar bozkırdaki otlara daha doymuş yeşil rengi veriyor.
13 Yüzyılda Cengiz Han'ın liderliğinde Moğolistan İmparatorluğu Orta Asya, İran, Kuzey Kafkasya ve Kuzey Çin'i kapsıyordu.


Naturwunder, Erde:, Steppe, Mongolei, Horizont, Kargheit, Steppe, Leben, Edelweiß., Pflanze
Bozkır'da bile doğanın cömertliğini bu resimde görebiliyoruz. Sıradışı iklim şartlarına uyum sağlayabiliyor.
Kışları termometre - 30C ları gösterirken yazları sıcaklık 20C'ye çıkabiliyor. Sıcaklık gün boyunca aşırı derecede dalgalanabilir.
Naturwunder, Erde:, Steppe, Mongolei, Horizont, Mongolen, Volk, Nomaden., Jurten,, Volk
Yurtların dışardan görünüşü. Güneş panelleri bulunuyor.
Naturwunder, Erde:, Steppe, Mongolei, Horizont, Jurte, Mittelalter,, Mauthe., Solarpanelen,, Satellitenschüssel,
Yurtların içi yeni düz televizyonlar ve uydu alıcıları bulunuyor.Naturwunder, Erde:, Steppe, Mongolei, Horizont, Nachfahren, Dschingis, Khans:, Moderne, Einzug
Cengiz Han'ın gururlu torunları güncelliği takip ettikleri gibi (sürücünün başında beyzbol şapkası var) , çoğunun yaşam tarzı geleneksel. Buna bozkırda dörtnala atbinmek de dahil.

Alman Stern Dergisinden tercüme edilmiştir.

2000 Ton Kapasiteli Altın Kasası

Üçüncü çeyrekte Altın -ETF 'lerinin genelde satış ağırlıklı olmalarına karşın Çin'de yatırımcıların altın taleplerinde büyük artış görülüyor. Son olarak Shanghai'da 2000 ton altını barındıracak bir depo açıldı. Günlük fiyatlar ile depoda 82,5 milyar dolarlık altın saklanabilir. Altına olan talebin yarısından fazlası Asya kıtasının talebinden oluşuyor. Çinlilerin altına olan talebi durdurulamayacak gibi görünüyor.

Janet Yellen'in ABD kongresindeki konuşması altına sadece kısa süreli destek oldu. Bernanke'den sonra FED'in başına geçeceği düşünülen Yellen konuşmasında gevşek para politikasına devam edeceğini açıklamıştı. Konuşmadan sonra borsalar yükseldi. Fakat güvenli liman olan altın çekiciliğini kaybetti Altının onzu 1284 ABD dolarından işlem görüyor.

Gold (Spot)

Dünya Altın Birliği raporlarına göre altına olan talep batıdan doğuya kaymaya devam ediyor. 2013'ün üçüncü çeyreğinde borsalarda işlem gören altın miktarı 119 ton kadar azaldı. Buna karşılık fiziki altın alışverişi  (mücevher, külçe , metal para) Çin'de artmaya devam ediyor. Çin'in altın talebi bu sürede %18  artış göstererek 209,6 tona çıktı. Tayland'ın altına olan talebi ise iki katından fazla artarak 35,6 tona yükseldi. Bu artışın nedeni sadece Tayland'ın yerel para birimi olan Baht'ın ABD dolarına karşı değer kaybetmesinin yanında Hindistan'a yapılan altın kaçakçılığı. Hindistan altın ithalatında alınan gümrük vergilerini arttırdıktan sonra Hindistan'ın resmi atın talebi üçüncü çeyrekte %32 azalarak 148,2 tona inmişti. Endenozya'da altın satışları %50 Vietnam'da ise %33 artış gösterdi. Beş ülkenin (Çin, Hindistan, Hong Kong, Endonezya ve Vietnam) toplam talebi ise küresel talebin %51,7 'sine ulaştı. HBSC'nin hesaplamalarına göre bu rakam 2004 yılında %35 idi. Üçüncü çeyrekte ABD'nin altın alımı 43,4 ton , Avrupa'nın ki ise 74,9 ton oldu.
Çin'de altına olan talebi gösteren bir diğer örnek ise: Hong Kong'da bulunan Malca-Amit firmasının Shangai serbest ticaret bölgesinde ekim ayında açılışını yaptığı 2000 ton kapasiteli altın deposu. Bu kapasite tahminlere göre bu yıl Çin'in toplam altın alımının iki katı. Daha önce de UBS ve Deutsche Bank  gibi kuruluşlar altın saklama yerleri açmışlardı . Geçen 24 ay zarfında Çin 2232 ton altın ithal etmişti.
Altın'a yatırım yapmayı düşünenler kendilerine şu soruları sormalılar. ABD örneğini'mi izleyeyim altın ETF'lerini satayım ya da Çin örneğinde olduğu gibi fiziki altın satın alayım ? Çin bu arada Dünya'da birinci ekonomi olma yolunda ilerliyor. Kısa vadede paranın hisse senedi borsalarına yönelmesi nedeni ile altın talebi düşük görünse de orta ve uzun vadelerde altına yatırım daha iyi olabilir.

Pekin'de bulunan bir kuyumcuda bulunan altından Mao Büstü

Alman Finanzen100'dan çevrilmiştir.

Türkiye Dolaylı Vergilerde Dünya Birincisi

Türkiye dolaylı vergilerde Dünya birincisi Bu yazı 2012 yılına ait ABC adlı ispanyol dergisinde çıkmış. Fakat 2014 yılına girdiğimiz şu günlerde değişen bir şey yok . Yılbaşı sabahı zamlarla uyandık.
Ankara'nın politikaları sonucunda bazı mallar Türkiye'de en pahalı. Geçtiğimiz yılın 4 Ekim Günü Ömer Faruk Sönmez Guinness Rekorlar Kitabına Dünyanın en pahalı yakıt tüketicisi olarak girmek istediğini belirten bir dilekçe sundu. Başvurunun ciddi olup olmadığını açıklamayan türk vatandaşı "Türkiye'de petrol ürünlerinin fiyatları zengin bir ülke olan Norveç'ten daha yüksek" dedi.
Teknik olarak kendisi haklı ayın başından beri Türkiye'deki yakıt fiyatı gezegenimizin en yükseği. Fiyatların Norveç ile kıyaslanması ise tam bir skandal. Çünkü Norveç'te kişi başına yıllık gelir 100.000.- ABD doları , türk vatandaşlarının yılllık geliri bu rakamın onda biri olan 10.000.- ABD doları.  Bu rakamlar Türkiye'nin Ortadoğu'nun petrol yataklarına (Azerbeycan ve Kuzey Irak)  yakınlığı ve  Batman'da kendi petrol yatakları olduğu düşünüldüğünde inanılmaz.
Fiyatların yüksekliği vergilerden kaynaklanıyor. Dolaysız vergi kaçağının yüksek olduğu ülkede hükümet akaryakıt, içki, sigara, taşıt ve cep telefonu gibi malların satışlarından yüksek dolaylı vergi  alıyor. Bu durum aşırı yüksek akaryakıt fiyatlarının da nedeni. Hükümet akaryakıta 2012 yılında dokuz kez zam yaptı ve şimdi akaryakıt fiyatı 2,08 Avro.
Bazı türkler için alkollü içki fiyatları çok yüksek. Türkiye alkollü içkilerde ithal edilen içki fiyatlarının aşırı yüksek olduğu Birleşik Krallığın ardında Dünya ikincisi.  Son yıllarda yapılan zamlardan sonra 70 cc rakı fiyatı 22 Avro. Aynı rakı Azerbeycan ve Makedonya'da 9,5 Avro Irak ve Suriye'de ise sadece 8 Avro.
Aynı durum telefon konuşma fiyatlarında da söz konusu. Uluslararası cep telefonu birliğinin (GSMA) geçtiğimiz mayıs ayındaki raporuna göre türk tüketicileri oransal olarak gezegenimizin en yüksek vergilerini ödüyorlar. 2011 Yılında Cep telefonu fiyatının %48,2 si vergi idi. Dünya ortalaması ise %18,2.
Son vergi artışları ile Türkiye'de alınan dolaylı vergilerin toplam vergilere oranı %70'e çıktı. OECD Ülkelerinde bu oran %30 kadar.
O zaman ki TÜSİAD başkanı Ümit Boyner'e göre çok küçük bir kesimden aşırı yüksek vergi alınıyor. GSMA başkanı Gabriel Solomon'a göre vergi oranları şimdi düşürülür ise tüketiciler daha rahat hareket edecekler ve vergi gelirleri de artacak (Bu durum en erken 2015 yılında görülecek). TÜSİAD Başkanına göre bu durum çok adaletsiz çünkü düşük gelir grupları yüksek oranda vergi ödüyorlar.

Stratejik olmayan mal grupları
Alkollü içkiler    :    Dünyada en pahalı ikinci sırada
Araçlar               :    Araçların fiyatlarının %37 - 40 arası vergi (2012 yılında)
Cep telefonları   :    Cep Telefonu fiyatlarının %48,2 si vergi
Akaryakıt           :    Dünyada ilk sırada


Mavi :  Doğrudan Vergiler
Bordo: Dolaylı Vergiler

İspanyol ABC'den Türkçe'ye çevrilmiştir

Avrupa deprem risk haritası

Bu yazı ETHZ üniversitesi haberlerinden alındı. İşin ilginç yanı aşağıdaki haritada görüleceği üzere; İsviçre'nin depremden en az zarar görebilecek bir ülke olduğu halde bu haritayı çıkarmada kendisini görevli addetmesi. Harita incelendiğinde Türkiye'nin neredeyse tamamının koyu renkler ile boyanmış olduğu görülüyor (Deprem riski yüksek olan noktalar koyu). Bir konuda (duyarsızlık) Guinness Rekorlar Kitabına girmeyi gerçekten de hak ediyoruz. 30 mart tarihinde yerel seçimler yapıldı bir belediye başkan adayından (Hepar İstanbul Büyükşehir Başkan adayı Övgün Ahmet Ercan dışında ) deprem konusunda ne yapacağı hakkında bir tümce duyamadık. Bilindiği kadarı ile 1999 depreminden sonra cep telefonu ücretlerinde deprem zammı yapılmıştı. Buna karşın sadece 7,5 milyon nüfusa (nüfus olarak bizim onda birimiz) sahip bir ülke bizim çoktan yapmamız gerekeni yapıyor.

Avrupa çapında bir konsorsiyum Avrupa'nın ve Türkiye'nin deprem tehlikesine karşı referans alınacak haritasını çıkardı. "European Seismic Hazard Map 2013". Bu harita depreme dayanıklı yapılar için uluslararası ve milli inşaat normlarının yazılmasında kullanılabilir. Devlet kurumları, belediyeler, sigorta şirketleri hatta okullar bu haritadan yararlanabilirler.
İtalya, İzlanda, Yunanistan ve Türkiye'de geçmişte sonuçları çok ağır olan depremler oldu. Bunun dışında kalan bölgelerde de depremler olabilir. İnşaat yapanlar, yapıları sigorta edenler, vatandaşını depreme karşı korumak isteyenlerin bu haritaya gereksinimi bulunuyor. Bu haritayı İsviçre Deprem Enstitüsü ve ETH Zürich Üniversitesi Jeofizik bölümü yönetiminde SHARE konsorsiyumu hazırladı. (Seismic Hazard Harmonization in Europa) .
Harita'da Avrupa ve Türkiye'de 120.000 noktada deprem tehlikesi gösteriliyor. Haritada çeşitli renkler kullanılarak 50 yılı kapsayacak sürede yüzde 10 olasılık ile hangi şiddette bir deprem olabileceği veya bu şiddetin aşılabileceği gösterilmiş. Deprem şiddeti olarak yüzeyin yatay hareketinin ivmesi kullanılmış. İsviçre de deprem riski zayıf olarak tanımlanmış sadece sadece Basel ve Wallis bölgeleri istisna oluşturacak şekilde orta riziko altında tanımlanmış.
Johen Wössner'e ( SED İsviçre Deprem Enstitüsü sorumlusu ve SHARE proje yöneticisi ) göre harita'yı çizmek için kullanılan model çok kapsamlı olduğundan, tek bir Avrupa haritasında gösterilemiyor. Bu bakımdan tüm haritalar, belgeler ve diğer gerekli unsurlar ETHZ ( Eidgenosische Technische Hochschule) sunucularında saklanıyor. Siteye ücretsiz olarak girilebiliyor.
Avrupa çapında harmonize edilmiş harita.
Bilim adamları 68000 km uzunluğunda aktif fay hattından yola çıktılar. Bu bilgiler temel alınarak Avrupa ve Türkiye'de bulunan tektonik plakaların hareket modellerini oluşturdular. Richter ölçeğine göre 3,5 'ten büyük 30000 deprem harmonize edildi. Deprem şiddetleri etkileşimli olarak ayarlandı (kalibre edildi). Oluşturulan katalog 1000'li yıllardan beri meydana gelen depremler hakkında bilgiler kapsıyor. Bilim adamları bu bilgileri empirik olarak oluşturulan en yeni modellerde istatistiki olarak değerlendirdiler.
Araştırmaya Türkiye, Avrupa ve Kuzey Afrika'dan 14 enstitü katıldı. Risk modelinin oluşturulmasında 300'den fazla bilim kadını ve bilim adamı ücretsiz olarak çalıştı.
Türkiye'den bu araştırmaya katılan ve ücret almayan bilim kadın ve adamlarının isimlerini öğrenebilirsem kendilerine vatandaş olarak teşekkür etmeyi ve isimlerini yabancı basından adlı blog'umda açıklamayı görev olarak addediyorum.





ETH Haber Bülteninden çevrilmiştir.



Almanya Avrupa Birliğine üye ülkelere örnek olmak istiyor.

Ülkelerin hükümetleri bütçelerini yaparken gelirlerinden fazla harcama koyuyorlar. Aradaki farkı borçlanıyorlar. Buna örnek olarak geçtiğimiz yıl ABD hükümetinin senato ve kongrenin borçlanma tavanını yükseltmemesi nedeni ile kepenk kapatmasını verebiliriz.
Alman hükümeti 40 yıl aradan sonra ilk defa bir denk bütçe hazırladı. Almanlar bu durumun diğer AB üye ülkelerine örnek olmasını istiyorlar. AB içinde yeni bir çağın başlayacağını ümit ediyorlar.
Alman Finans Bakanı Wolfgang Schaeuble 2009 yılında alman anayasasına eklenen borçlanmanın frenlenmesi maddesine uyum sağlandığını belirtti.
Schaeuble "sadece hepimizin kararlaştırdığı bir maddeyi uygulamaya koyuyoruz" dedi. Denk Bütçenin  AB'ye üye diğer ülkeler tarafından da alınan kararlar doğrultusunda uygulanmasını istedi. Schaeuble bu uygulamalar doğrudur dedi. Bakana göre Alman ekonomisi bu yıl %2, gelecek yıl biraz daha yüksek büyüyecek.
Gelirimiz kadar harcayacağız.
2015 yılı ve 2016-2018 yıllarını kapsayan bakanlar kurulu kararlarına göre Alman Hükümeti önümüzdeki 4 yılda sadece gelirleri kadar harcama yapacaklar. Türkçesi "Almanlar ayaklarını yorganlarına göre uzatacaklar."
Bu kararların sosyal devlete (bizim anayasamızda da yer alan sosyal devlet ilkesine) uygun olduğunu savunuyorlar. Bu kararlar nasıl Dünya'nın en büyük dördüncü ekonomisi olduklarını açıklıyor.
Bu durum Almanya'nın Dünya ülkelerine verebileceği ilk örnek değil. Daha öncede belli bir sürece içinde nükleer enerji üretiminden çıkma kararını almışlardı. Bu bağlamda yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapıyorlar. Rüzgar ve Güneşten elektrik enerjisi üretiminde lider ülke konumundalar.


İspanyol ABC'den çevrilmiştir.

Pilot ve yardımcısı aynı anda uyudu

Uçak yolculuğundan korkan kişiler bu yazıyı okumasınlar. Belçikalı pilotlar yolculuk sırasında uyudular. Uçak otomatik pilotta uçmaya devam etti. Pilotlar askeri uçağın gürültüsünden uyandılar.
Uçak İspanya'nın kanarya adalarına bağlı Lanzarote adasından Brüksel'e uçuyordu. Fransa'nın Nantes şehrinde bulunan havacılık otoritesinin çağrılarına yanıt vermedi. Belçika gazetesi Het Laatste Nieuws gazetesinin bildirdiğine göre, terör şüphesi ile Fransız hava kuvvetlerine ait askeri uçak havalandı.
Olay 28 haziran tarihinde olmuştu, Belçika sivil havacılık kurumunun yaptığı incelemeden sonra açıklandı. Habere göre uçuş koşulları uygun olduğundan uçak 10000 metre yükseklikte ve saate 800 km hızda uçarken, kaptan pilot kontrolü yardımcısına verdi ve uykuya daldı. Fransa uçuş kontrol kurumunda bir yetkili 10 dk boyunca uçakla bağlantı kurmaya çalıştı.
Bağlantı sağlanamayınca alarm zilleri çaldı, terör olayı şüphesi ile askeri uçak kaldırıldı. Het Laatste Nieuws gazetesine konuşan fransız hava kuvvetlerinden teğmen Loic Tatard olayı doğruladı. Askeri uçağın kaldırılması 11.eylül.2001 terör saldırılarından beri uygulanan standart bir önlem.
Çelişkili ifadeler var.
Başlangıçta askeri uçağın pilotu da yolcu uçağı ile bağlantı sağlayamadı. Askeri uçak çok yaklaşınca Airbus'un kokpitinde hareketlenme oldu. Yaklaşan jetin gürültüsünden pilotların uyandığı
düşünülüyor. Terör olayı olasılığı nedeni ile askeri uçak Fransa hava sahası boyunca yolcu uçağı ile birlikte uçtu. Airbus Belçika hava sahasına girince geri döndü.
Hava yolları şirketi Brussel Airlines'e göre yardımcı pilot başka bir uçakla bağlantı kurmaya çalıştığı için kule ile olan temasta sorun oldu.






Petrol fiyatlarının düşmesi 1974'te olduğu gibi kargaşaya neden olabilir.

1974 yılındaki ham petrol fiyatlarının  artışı ekonomik krize neden olmuştu. 1974 yılının mart ayına kadar petrol fiyatları 3 ABD doları'ndan 12 ABD dolar'ına çıkmıştı. Petrol çıkaran ülkeler genelde Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da, ekonomik güçlere dönüştüler. Buna karşın ABD, Japonya ve Avrupa ülkeleri ekonomik darbeler aldılar. Yeryüzünde güç dengeleri değişti. Bu durumun sonuçları arasında islami kökten dinciliğin yükselişi ve çıkan savaşlar sayılabilir.
Dünya yeniden ham petrol fiyatlarının düşmesi sonucunda benzer sürprizler ile karşılaşabilir.
2014 yılının haziran ayından beri ham petrol fiyatları % 45 oranında düştü. Bu düşüş ABD vatandaşlarını neşelendirdi. Çünkü aynı paraya daha fazla yakıt satın alabiliyorlardı. Üretici ülkeler ise bütçelerinde kısıntılar yapmaya zorlanıyorlar. Bu kısıntılar o ülkelerde sosyal ve politik kargaşalara neden olabilirler.
Ham petrol fiyatlarındaki düşüşlerin daha oluşmamış sonuçları olabilir. Bu sonuçlar basında tartışılıyor. Örnek olarak Chevron şirketinin Ukrayna'da yapacağı 10 milyar ABD dolarına mal olacak doğal gaz aramasını iptal edeceği söylentilerini sayabiliriz. Ukrayna yönetimi ekonomik canlanma ve Rusya'dan doğal gaz ithal edilmesinin önlenmesi açılarından bu konuya büyük önem veriyordu. Bu tür iptaller kısa vadede zararsız gibi görünse de uzun vadede daha yüksek ham madde fiyatlarına neden olabilirler. Goldman and Sachs şirketinin tahminlerine göre petrol şirketleri 1 milyar ABD doları değerinde yatırım kararlarını gözden geçiriyorlar.
Gazete başlıklarına göre fiyat düşüşlerinden etkilenen ülkeler Rusya, Küba ve Hindistan. Moskova borsasının kara günü 15 Aralık idi. Borsa Ruble bazında % 11 , Ruble de ABD dolarına karşı % 13 değer kaybetti. Moskova Borsa'sına kote şirketlerin değerleri ABD doları olarak bir günde %25 düştü. Rus merkez bankası önlem olarak bir günde faizleri %10'dan %17'ye çıkardı. Bu acı ilaç bile Ruble'nin değer kaybını engelleyemedi. Petrol gelirleri Rusya maliyesinin gelirlerinin %50'sini, ihracatının ise %75'ini oluşturuyor.
Venezuela ekonomisi petrol fiyatları 120 ABD dolarıyken de karmaşa içindeydi.Şimdi petrol fiyatları 60 ABD dolarının altına indi. Hükümet başkanı Maduro uluslararası bir komplo ile karşı karşıya olduklarına dikkat çekiyor. Bu durum ABD ile Küba ilişkilerinde değişime de neden oldu.
Küba ekonomisi Venezuela'dan gelen petrol desteği ile yürüyor. Bu destekler 1998 yılında Hugo Chavez başkan seçildiğinde başlamıştı. İki ülke arasında yapılmış olan antlaşmalara uyulup uyulmayacağı belli değil. Bu durum Küba , ABD ilişkilerinin yumuşamasına neden oldu.
Hindistan'da ise petrol fiyatlarında hükümet katkısı var. Ekonomik canlanma için petrol fiyatının bir kısmı Hindistan devleti tarafından ödeniyordu. Düşük fiyatlar desteğin azalmasına neden oldu.



IŞİD'in yeni silahı

IŞİD adlı örgüt Avrupa'yı 500.000 mülteci göndermekle tehdit ediyor. Libya'ya yapılacak silahlı müdahaleyi önlemek için Akdeniz'i mülteci denizine döndürecekler. Bu cihatçı örgütün İtalya yönetimine yaptığı uyarının özeti.
İtalya Dış İşleri bakanı Angelino Alfano pazartesi günü yaptığı açıklamada: "Bu durum şu anda uluslararası kamuoyunun en öncelikli konusu olmalı. Uluslararası kamuoyu bu duruma karşı cihatçılardan daha hızlı hareket etmeli. Aksi halde görülmemiş boyutlarda bir göç dalgası başlayacak." dedi.
İtalyan savunma bakanlığı İŞİD'e karşı savaşmak için Libya'ya 5000 asker gönderilebileceğini açıkladığında İtalya Başbakanı Matteo Renzi daha tedbirli davranarak, Libya'ya asker gönderme zamanının daha gelmediğini açıkladı.
İtalya kıyıları Libya'dan sadece 350 km uzaklıkta. 21 Kıpti'nin öldürülmesini gösteren videoda bir cihatçı "Şimdi Roma'nın güneyindeyiz dedi. Le Figaro gazetesine göre İtalya mülteci akınına uğrama korkusu nedeniyle büyük baskı altında.
Libya Avrupa'nın stratejik kapısı.
İl Masseggero gazetesinin ele geçirdiği telefon görüşme metinlerine göre IŞİD Avrupa'ya ve özellikle İtalya'ya karşı göçmenleri, askeri müdahaleye karşı psikolojik silah olarak kullanmayı düşünüyor.
Italyan Polisi tarafından dinlenilen telefon görüşmelerinde  IŞİD'in askeri müdahaleye karşı binlerce motor ile 500.000 mülteciyi İtalya kıyılarına göndereceği konu ediliyor.
Geçtiğimiz yıl İtalya'ya motorlar ile 170.000 mülteci geldi.
The Telegraph gazetesinden Charlie Winters'e göre Akdeniz'deki yük ve büyük turistik gemilerin yolunun kesilmesi bakımından İtalya'nın güney kıyıları ile Libya arası stratejik öneme sahip. Gönderilecek mülteciler için kaptanı olmayan yük gemilerinin kullanılması düşünülüyor. Kaptanı olmadığı için Akdeniz'de rasgele yüzen insan dolu yük gemilerinin güvenlik kuvvetlerinin işini daha da zorlaştıracağı düşünülüyor.
Kaddafi sonrası Libya'nın Akdeniz'de karmaşaya yol açacağı ve insanların silah olarak kullanıldığı günlerdeyiz. Ülkemizde de benzer durumlar karadan yaşandı. Suriye-Türkiye sınırında bulunan mayınlar temizlendikten sonra biz de İtalya'nın durumuna benzer bir durumdayız.





İsviçre Bankalarında Yunanlılara Ait Hesaplar

Uzman İsviçre ile vergi anlaşması yapıldığı taktirde milyarlık gelirler sağlanabileceğini belirtti. Aynı kişi Yunanistan'ın kara paraya karşı daha istekli savaşmadığına da dikkat çekti.
Linz- Yunan yönetiminin acilen paraya ihtiyacı var. Uzmanlara göre kısa süre zarfında bu para İsviçre'den sağlanabilir. İsviçre ile yapılacak bir vergi anlaşması ile yaklaşık 10, azami 15 milyar Euro gelir elde edilebilir. Bu sözler Linz'de ekonomi akademisyeni Friedrich Schneider tarafından söylenmiş.
"Yunanlıların İsviçre'de en azından 80 milyar Euro paraları bulunuyor. Bu rakamın yaklaşık üçte ikisi kara para. Ekonomi uzmanına göre "İsviçre yönetimi ile yapılacak vergi anlaşması Yunanistan için en hızlı ve en verimli para sağlama yöntemi." Schneider yeni Yunanistan yönetiminin neden bu yönde daha hızlı adımlar atmadığına hayret ettiğini belirtti. Schneider aynı zamanda alacaklı devletlerin de neden bu yönde adımlar atılmasını teşvik etmediğini anlayamadığını belirtti.
Geçmiş yıllarda bilim adamının tahminine göre İsviçre'de yaklaşık 10000 vergi kaçıran yunanlının parası bulunuyordu. Son 4 -5 yıl zarfında parasını güvenli bir yerde tutmak amacıyla bu sayı ikiye katlanmış olabilir.
Schneider kara para uzmanı bir maliyeci. İsviçre hükümetine göre kısa süre sonra yunanlılar ile toplantılar yapılacak. 2012 yılında aynı amaçla iki ülke arasında görüşmeler başlatılmıştı. bu toplantılardan bir sonuç elde edilemedi.
Avrupa Merkez Bankası artık son kurtarıcı rolünü oynamak istemiyor. Reuters haber ajansına göre Yunan yönetimi sınırsız Avrupa Merkez Bankası desteğine güvenemez. Avrupa Merkez Bankası Yunan Bankalarına Yunanistan tahvillerini kısa vadeli (T- Bill) de olsa satın almayacağını belirtti. Yunanistan kısa vadeli tahviller ile paraya ulaşabilirdi fakat Avrupa Merkez Bankası 15 milyar Euro olan tavanı yükseltme konusunda isteksiz. Şimdiden bu tavan rakamına ulaşılmış.
Yunanistan'ı yeni paraya ulaşamaması durumunda iflas bekliyor. Yunanistan bu arada kurtarma fonu EFSF'in de kapısını çaldı. EFSF'ye fazladan ödedikleri 1,2 milyar Euro'yu geri istiyorlar. EFSF kurtarma fonu fazla ödeme durumunun incelendiğini açıkladı.

Çevirmen notu : Bu durumdaki bir Yunanistan'ın Ege Denizinde bulunan 16 adaya el koyduğu söylentileri var. Bizim adalara gidip gelen vatandaşlarımız kendilerine paraya ulaşma konusunda yardımcı oluyorlar.
Avrupa Birliği yunanlıların vergi ödemeyi sevmediklerine dikkat çekiyor. Bu onların genlerinde olan bir olgu. Tarihte ödedikleri vergiler Osmanlı İmparatorluğu hazinesine akıyordu. Bu nedenle vergi kaçırmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.



10 Mayıs 2015 Pazar

Avrupa'da obezite.

Sokağa çıktığımızda ABD ve Avrupa'daki yaşam tarzına özenenleri görüyoruz. Gençlerin üzerinde ingilizce, almanca veya diğer dillerden tişörtler hatta o ülkelerin bayraklarını görüyoruz. Bu özenmelerin başka türlü etkileri de oluyor. Aşağıdaki yazı ABD ve Avrupa yaşam tarzlarının etkilediği insanlığın son durumunu gösteriyor.
Son yirmi yılda Dünya üzerinde yaşayan obez sayısı iki misli oldu. Gerekli önlemler alınmaz ise 2030 yılında obezite bir salgın haline gelecek. Bu durumu araştırmacı Laura Webber Europrevent adlı kongredeki sunumunda açıkladı. Laura'ya göre 2030 yılında erkeklerde ve kadınlarda obezite tüm öngörüleri aşacak ve salgın haline gelecek. İngiliz sağlık forumuna göre Avrupa'da obezitenin artışı ülkelere göre farklılıklar gösteriyor. Hollanda ve Belçika'da erkek obezlerin artış oranı % 15 ; İrlanda'da  %47. Bayanlarda obez sıklığı İrlanda'da %47 ;  Romanya'da %10.
Endokrinoloji uzmanı Dr. Susana Monereo'ya göre sonuçlar sürpriz değil. Bizim ülkemizde İspanya'da da aynı olguyu gördük, görüyoruz ve göreceğiz. Çocuk sağlığında bir çok kez bu uyarıları yaparak yılları geçirdik. Monereo ENRICA " İspanyol Obezite araştırmaları derneği"'nin araştırmalarına işaret ediyor. Bu araştırmalara göre İspanyolların % 39'u şişman ve % 23'ü obez . Genel olarak erkekler bayanlara göre daha şişman ve obez. 65 yaş üstünde ise bu durum tersine dönüyor. Obezite aynı zamanda yaş ile de ilintili. Yaş arttıkça obezite sıklığı artıyor. ALADINO adlı kuruluş çocuklardaki obeziteyi araştırıyor. Çocukların %26,2'si normalden daha şişman ( kızlarda % 25,7 erkeklerde % 26,7 ) , ve %18,3'ü obez (bu oran kızlarda %15,5 erkeklerde ise %20,9).
WHO (Dünya Sağlık Teşkilatı)'na göre obezlikte küreselleşme görülüyor. Tüm Dünya'da obezlik 1980- 2008 yılları arasında iki misline çıktı. Bu alanda liderlik ABD'de (% 34,9).  Bu oranlarda Avrupa Devletleri çok geride değiller,  erkeklerde % 20 bayanlarda ise %23. ABD'de obezite kaçınılmaz oldu. Avrupa'da ise hala obezitenin azaltılması için ümit var. Avrupa'da obezitenin artışı kaygı verici fakat bu durum politik adımlar atıldığında düzeltilebilir.
Yapılan araştırmada Avrupa'da bulunan 53 devlet vatandaşlarına ait tüm Vücut Kitle Göstergesi verileri istatiksel olarak irdelenmiş. Vücut kitle göstergesine göre obezitenin tanımı şu şekilde VKG < 24,99 normal, VKG>25 şişman , VKG>30 obez .  Araştırmaya göre erkek obez sayısı kadınlara göre daha yüksek.
Araştırmada 2030 yılında şişman ve obez toplamının oranının 2010 yılındaki aynı verilerle kıyaslaması yapılmış. Öngörüye göre 2030 yılında obez ve şişman toplamının tüm nüfusa oranı 2010'a göre İrlanda'da %90, İspanya'da %80, Çek Cumhuriyetin'de , Belçika'da ve Polonya'da % 44 artacak.
Webber'e göre obez oranlarının farklı ülkelere göre değişiklik göstermesinin nedeni ülkelerin hükümetlerinin denetimleri . Birleşik Krallıkta ABD'de olduğu gibi pazara devlet denetimi düşük. Bu yüzden uluslararası şirketler denetlenemiyor ve obez oranı daha yüksek. Ekonominin daha sıkı olarak denetlendiği Hollanda, Almanya, Belçika, İsveç, Danimarka ve Avusturya'da obez ve şişman oranı daha düşük.



Yeryüzü nasıl tahteravalli olur?

Kuruyan limanlar, yatağı kayan nehirler, yer altından gelen gürültüler, Kuzey Almanya'da ki bir hat boyunca yeryüzü kıvrılıyor. Bu durumun sonucu olarak petrol kaynakları hareket ediyor, günler kısalıyor ve İskandinavya hafifliyor.
Kuzey Almanya'da bulunan Hohenzieritz kasabasında 490 kişi yaşıyor. Kasaba Kuzeybatı yönündeki hattın tam üzerinde. Bu hat Danimarka'ya doğru uzanıyor ve hattın üzerindeki yerleşimler tam anlamıyla kenarda yaşıyorlar.
Hattın kuzey doğu tarafında yer yukarıya hareket ediyor. Güney batı yönünde ise yer alçalıyor. İsveç ölçümleme kurumundan Holger Steffen'in yayımlanmayan verileri hattın güzergahını tam olarak belirliyor.
GPS ölçümleri ile yerbilimciler hattı bilgisayar ortamında çizdiler. Yer hareketleri  Kuzey Avrupa'da bulunan yüzlerce algılayıcı tarafından milimetre hassasiyetinde ölçülüyor. Ölçümler yeni bir yer hareketine işaret ediyor. Yer bir tahterevalli gibi sallanıyor. İskandinavya yukarı doğru hareket ederken deniz çekiliyor. Bu yüzden Kuzey İsveç'te bulunan küçük liman şehri Lulea'nın yeri değiştirildi, benzer şekilde orta İsveç'te bulunan Gavle'de liman taşındı.
Tahterevalli hareketinin nedenleri :
Schleswig-Holstein'ın ve Niedersachsen'ın geniş bölgeleri batıyor. Hamburg ve doğu Friesland'da bu batış yılda yarım milimetre kadar. Sahillerde tahterevalli tesiri sorun oluşturuyor. Deniz yüzeyinin yükselmesine ek olarak karanın batması sonucunda deniz suyu başka bir yeri hızla basıyor.
Buna karşılık kuzeyde karanın yükseldiği yerlerde tahterevalli deniz yüzeyinin yükselmesine karşı hareket ediyor. Hattın 250 km kuzeyinde kuzey Danimarka ile İsveç'in güneyi arasındaki iki etki birbirini dengeliyor. Karanın yükselmesi ile deniz seviyesinin yükselmesi aynı kalıyor.
18000 yıl önce İskandinavya'nın üzerinde 3 km kalınlığında buz tabakası vardı. Buz kütlesi yer yüzeyini Yerkürenin içine doğru 900 metre batırıyordu. Buz bölgesi Almanya'nın Vorpommern'e ve Holstein'a kadar uzanıyordu. Buz kütlesi erimeye başladı ve yer yüzeyi yükseldi. Başlangıçta yılda 12 cm, şimdi ise yılda 1 cm (kuzey İsveç'te Umea'da).
Buzulların güney sınırı(Almanya'nın) kuzey bölgesi ise tahterevallinin diğer tarafını oluşturuyor. Buzul çağında bu bölge yukarıdaydı ve yerkürede bir çıkıntıya neden olmuştu. Buzulların yok olmasından sonra aynı çıkıntı kaybolmaya başladı.
Tahterevalli Almanya coğrafyasını etkileyecek. Nehirlerin yatakları değişti, örneğin Rhein'ın yatağı buzul çağında güneye kaymıştı. Rhein'ın eski yatağı bırakımlarından belirlenebiliyor. Şimdi yatağın kuzeye kayıp kaymayacağı hakkında bir şey söylenemiyor.
Yer hareketleri bilim adamlarını huzursuz ediyor. Radyoaktif çöplerin yüz yıllar boyu sızmadan saklanabilmesi sağlanabilecek mi?
Ayrıca petrol aramalarında yer hareketlerinin dikkate alınması ve hesaplanması gerekiyor. Stavanger Üniversitesinden Willy Fjellkaar Avrupa Yer bilimleri birliğinin yıllık toplantısında Viyana'da petrol yataklarının da yer değiştirdiğini açıkladı.
Kuzey Avrupa'daki uzun fayların buzulların erimeye başlamasından sonra oluştuğu ve depremlerin meydana geldiği belirlendi. Fakat gerilimlerin tam olarak sönüp sönmediği bilinemiyor. Kuzey yerkürede yerin çıkıntı yapması tüm yer küreyi etkiliyor. Aynen buzda kendi etrafında dönen buz dansçısının ağırlık merkezini değiştirerek dönme hızını ayarlamasına benzer şekilde, yerkürenin dönme hızı da etkileniyor. Yerküre fizikçisi Holger Steffen'in hesaplarına göre Dünya'nın dönüş hızı artıyor.

Not : Ülkemizde 2 adet nükleer santral yapılmasına karar verildi. Yerlerinin seçiminde yer bilimcilere danışıldı mı?  Hangi araştırmalar kimler tarafından yapıldı? Almanya'nın nükleer enerjiden çıkma kararına yukarıda belirtilen çöplerin depolanması ve Japonya'da Fukushima Nükleer santral kazasına depremin neden olduğu göz önüne alındığında başkalarının başına gelen felaketlerden bizim de ülke olarak ders almamız gerekmez miydi? Almanlar Japonya'nın başına gelen felaketlerden ders almışlardır. 
Almanlar aynı zamanda halen çalışan kömürden elektrik üreten santrallardan  teknolojisi eski olanları hurdaya ayırmayı düşünüyorlar. Bu sayede karbon dioksit salınımını düşürmeyi hedefliyorlar. 
Fukushima'ya gidip inceleme yapan bir Allahın kulu Türk var mıdır?
Gel de Rahmetli Atamızın "Hayatta en hakiki yol gösterici ilimdir fendir" tümcesini anımsama.



9 Mayıs 2015 Cumartesi

Yüzen toplama kampı

Yüzen toplama kampı Cap Arcona. 2. Dünya savaşının sonuna doğru naziler binlerce toplama kamplarında bulunan mahkumu Cap Arcona adlı lüks yolcu gemisine doldurdular. 3 mayıs 1945 tarihinde ingilizlerin savaş uçakları gemiyi bombalamaya başladılar.
Terörün sesi balo salonlarında, koridorlarda, merdivenlerde yankılanıyordu.  Cap Arcona sallanıyor, yangın kokuyor ve gökyüzünden uçakların gürültüsü geliyordu. En kötüsü Sam Pivnik'in duyduğu binlerce kişinin çığlıklarıydı.
O tarihte Sam Pivnik gemide bulunan 4600 kişiden biri idi. Hepsi Lübeck koyunda yüzen toplama kampındaydılar. Britanya savaş uçaklarının bombardımanı sonucunda Dünyanın en büyük deniz facialarından biri olmuştu. Çok az kişi gemideki yangınlardan, patlamalardan sağ olarak kurtulmuştu. Bu kişilerden daha azı koyun buz gibi soğuk sularından karaya çıkmayı başarmışlardı.
Birkaç hafta önce nazi yetkilileri gemiye toplama kampındaki esirlerin gemiye getirilmesine başlamışlardı. Bombardımandan sadece 5 gün sonra Almanya teslim olmuştu. Bugüne kadar "yolcu gemisinin neden bombalandığı" sorusuna yanıt bulunamadı.
Gemi 1927 yılında Hamburg'daki Blohm & Voss tersanelerinde inşa edilmişti. İki 24600 beygir gücündeki motor geminin 850 zengin yolcusunu Hamburg'dan Rio'ya taşıyabiliyordu. 1939 yılında savaşın başlamasından önce Atlantik Okyanusunu son defa geçti. Savaşın başlangıcından sonra gemi donanma hizmetlerine verildi ve 1943 yılında "Titanic" faciasını anlatan bir alman filmi gemide çekildi.



13 Nisan 2015 Pazartesi

Yüz yıl önce Türkiye için düşünülen harita

Wall Street Jounal'da 10.05.2015 tarihinde Orta Doğu hakkında yayınlanan yazıdandır. "Yeni sınırlar daha az çatışma anlamına mı gelir?
Bölge Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasından sonra çizilen yapmacık sınırlar nedeniyle kaos içinde.
1. Dünya Savaşı bittikten sonra İngiliz ve Fransız başbakanları Londra'daki Fransız Büyükelçiliğinde Avrupa ülkelerinin sınırları üzerinde çalışırken yorulurlar ve mola verirler. Molada konu daha kolay olan Osmanlı İmparatorluğundan kalan toprakların paylaşımıdır.
İki ülke Osmanlı topraklarının paylaşımı amacıyla 1916 yılında gizli Sykes-Picot antlaşması üzerinde uzlaşmışlardır. Şimdi savaşlar sona ermiş ve Osmanlı İmparatorluğu yenilmiştir. Aslan payı Osmanlı İmparatorluğunun yenilmesine daha çok katkı sağlayan olarak  Britanya'nın olmalıdır.
Elçilik koridorlarında dolaşırken, Fransız Başbakanı Georges Clemenceau "Bana ne istediğini söyle?" sorusunu Britanya Başbakanı David Lloyd'a yöneltir.
Britanya Başbakanının yanıtı: "Osmanlı'nın Musul eyaletini istiyorum." şeklindedir. Bu konuda "Yabancı Basından" Blogumuzda "Dünyanın en ucuz petrolü nerede?" paylaşımımızı okuyabilirsiniz.
Clemenceau yanıtı "Senin olsun, daha başka ne istiyorsun" şeklindedir. Bir kaç saniye içinde devasa imparatorluğun içindeki Musul ilinin paylaşılması bitmiştir. Bu ilde farklı etnik gruplar ve mezhepler bulunmaktadır. Musul'un yeni kurulan Irak'a dahil olması, Suriye'nin dışında kalması kararlaştırılmıştır.
Çok dinli, mezhepli Osmanlı İmparatorluğu Dünya Müslümanlarının başkomutanı (halife) sayılan sultanlar tarafından yönetiliyordu. Savaşta yenilen Osmanlılar imparatorluklarının coğrafyayı bilmeyen kişiler tarafından bölündüğünü görüyorlardı.
Oluşturulan sınırlar yapmacıktı ve bazı yerlerde cetvel ile çizilmişti. Bu sınırlar bazen arap ülkelerinin birleşmesi dışında uzun yıllar geçerli oldu.
Özellikle Irak ve Suriye'de uzun yıllar iktidarda olan diktatörler sınırları korudu.
Şimdi bu çağın sonuna geliniyor. Irak ve Suriye artık geçerli bir devlet gibi işlev yapamıyor. Bu iki ülkenin merkezi idareleri ülkelerinin çok büyük bir bölümünü kontrol edemiyorlar.
Bu durumun sonucu olarak oluşan mezhebi ve etnik güçler vakumu dolduruyorlar. Işid adı verilen gücün yükselişi bu durumun bir sonucu. Işid'in başı Abu Bakr Al-Baghdadi geçen yaz Suriye'deki üslerinden çıkıp Musul şehrini ele geçirdikten sonra, kendisini halife ilan etti ve Sykes-Picot antlaşmasını yırtıp atacaklarını söyledi. Bu hücum sırasında Suriye ile Irak arasındaki kontrol noktalarını havaya uçurdular.
ABD'nin eski Türkiye ve Mısır büyükelçisi Francis Ricciardone'ye göre "Osmanlı sonrası sistem çöktü. Ve Işid bu vakumu dolduruyor".


Bu harita 1916 yılındaki paylaşımı gösteriyor. Haritanın altında hangi renklerin hangi ülkelere verilecek toprakları gösterdiği var.
Yeşil Türkiye'nin güneybatısı ve 12 adalar İtalya'ya
Mavi Adana, Hatay ve çevresi Fransa'ya
Sarı Çarlık Rusya'sının ve Ermenistan'ın kontrol ettiği bölge. İstanbul Boğazı ve yakın çevresi dahil.
A Suriye devleti Fransa mandası altında
B Irak devleti Britanya mandası altında

Eski Pakistan ABD Büyük Elçi'si Hussein Haqqani'ye göre suni olarak oluşturulan devletlerin devlet olmasını sağlayacak bazı şeyler eksik. Örnek olarak ideoloji, ve tarihi sayılabilir.
Mısır'ın binlerce yıllık tarihi geçmişi var. Bu yüzden kimse Mısır devletini tartışmadı. Benzer şekilde Türkiye ve İran devletleri de geçmişlerinde imparatorluklar kurmuşlardı.
Suni olarak oluşturulan devletler başından itibaren batmaya mahkum değildi. Bu duruma örnek olarak Ürdün'ü gösterebiliriz. Dünya'da farklı etnik kökenlerin ve dinlerin oluşturduğu devletler bulunuyor (ABD, İsviçre, Singapur). ABD İran'a göre çok daha genç bir devlet. İyi olarak idare edilen bu ülkelerde etnik farklılıklar bir zenginlik.


17 Mart 2015 Salı

Gelibolu'dan önce Yeni Zelanda askerleri Mısır'da

Genelde Yeni Zelanda askerlerinin  Avusturyalılar ile birlikte 1. Dünya savaşına doğrudan gittikleri düşünülür. Çanakkale'de ki Anzak koyuna çıkartma yapmadan önce 3.Aralık.1914 tarihinde Mısır'a varmışlardır. Belirsizlikler ile dolu bu 4 ayda zamanlarını askeri eğitim ve turizm ile geçirmişlerdir.
Ana kuvvetlerin askerleri Batı Cephesine gideceklerini düşünüyorlardı. Ekim 1914 yılında Belçika ve Fransa'da çok şiddetli çarpışmalar oluyordu. Aynı bölgedeki küçük İngiliz kuvvetlerinin güçlendirilmesi gerekiyordu. 5 kasımda Türkiye Almanya'nın yanında savaşa katıldığında yoldaydılar. Bu tarihten sonra Filistin de bulunan Osmanlı kuvvetleri nedeni ile Süveyş kanalının tehlike altında olduğu düşünülüyordu. Avustralya ve yeni Zelanda kuvvetleri Süveyş kanalının güvenliğini sağlayacaklardı.
Yeni Zelanda ve Avustralya askerleri Britanya'ya gitmeyeceklerdi. İngiltere'de çok sayıda askere alınanlar için eğitim yerleri kullanıma açılmamıştı. Ayrıca askeri gereç eksiklikleri vardı. 8500 Yeni Zelanda askerini yatıracak yer sorunları daha da arttıracaktı. Yeni  Zelanda askerleri Mısır'da karaya çıktılar. Sadece çok azının bu ülke hakkında bilgisi vardı. Şehirleri Yeni Zelanda'ya göre daha gürültülü, daha büyük, daha hareketli ve tuhaf  idi ayrıca daha kötü kokuyordu. Şehirler daha kozmopolitti.
Yeni Zelanda askerleri Kahire'nin bir kaç km kuzeybatısında bulunan Zeitoun kampına yerleştirildi. Her şeyin kumun üstüne kurulması gerekiyordu. Üzerlerinde kış üniformaları vardı ve hemen askeri eğitime başladılar. İklime alışırken askeri eğitim alıyorlardı. Aralık ayının sonunda Kahire'de resmi geçit yaptılar. Wellington taburunun komutanı yarbay Herbert Hart'ın raporunda :
"Bizleri görmek için her tarafta büyük kalabalıklar vardı. Modern Kahire'yi geçtikten sonra eski şehre girdik, yerli pazarlar ve dükkanların yanından geçtik. Yollar o kadar daralmıştı ki kılıcımla yolun iki tarafındaki binalara dokunabiliyordum. Yürüyüş gerçekten çok bir rüyaya benziyordu."
Boş zamanlarında Kahire'yi geziyorlardı. Askerlerin ihtiyaçları bir fiyat karşılığında sağlanıyordu ve askerlerin yanına bir çeşit ingilizce konuşan yerliler geliyordu.
Kahire'de en sevilen geziler Piramitlere yapılanlar idi. Çoğu askerler ailelerine Piramitlerin yanında at üzerinde çekilmiş fotoğraflarını gönderiyorlardı. Bazı askerler Piramitlere tırmanıyorlardı. Hart 13 aralık günü gitti, bir önceki gün iki Avustralyalı asker tırmanış düşmüş ve ölmüşlerdi.
Ocak 1915'te farklı bir olay oldu. Sina'daki bir Türk birliği Süveyş kanalını tehdit ediyordu. Yeni Zelanda birlikleri kuzeydeki İsmailiye kentine gitti ve orada ilk kurşunları attılar, Hint askerleri ile birlikte Türk kuvvetlerini yendiler. Düşman kuvvetleri çekildikten sonra şubat ayının sonunda Zeitoun kampına geri döndüler.
Mart ayında Yeni Zelanda ve Avustralya birliklerinin toplamı 16.000 askere ulaşmıştı. Eğitimler general Godley komutasında daha büyük çapta devam ediyordu.
İkinci birliklerin gelmesi ocak ayının sonuna doğru oldu.  Bazı dedikodular çıkmaya başlamıştı. Hart'a göre bir olasılık İstanbul'un giriş yolunda olan Marmara Denizi idi. Bir diğer dedikoduya göre birlikler soğuk bir ülkeye gideceklerdi. Mısır'da birlikler kum fırtınalarına ve akrep sokmalarına maruz kalmışlardı.
Büyük teftişler gerçekleşti. Bir tanesinde yeni atanan Kraliyet Akdeniz Filosu Komutanı Sir Ian Hamilton'un önünden 20000 asker geçti.
18-Mart-1915'te Çanakkale'ye denizden yapılan taaruz başarılı olmamıştı. Yeni zelandalılar Nisan ayında sıranın kendilerine geleceğini biliyorlardı.
Herbert Hart'a göre "Ayrılacak olanların hepsi mutluydu, geride sadece atlı birlikler kalacaklardı, onlarda atlı olduklarına lanet okuyorlardı."
Fakat Gelibolu'ya gidecek olan birliklerin ayrılışı sessiz olmadı. Birlikler 2 nisanda Kaire'nin kırmızı ışık bölgesine son bir ziyaret gerçekleştirdiler. Bir isyan çıktı. Binalardan eşyalar atılıyor, yangınlar çıkarılıyor, itfaiye araçlarının yolu kesiliyordu.
Askerler 4 nisandan itibaren toplanmaya başladılar. 11 nisan'da Limni'ye yolculuk başladı. Limni Gelibolu kara harekatı için ana üs seçilmişti.
Eğitimler bitmiş, bekleme sona ermişti. Kısa sürede alınan eğitimin meyveleri toplanacaktı??



9 Şubat 2015 Pazartesi

Plastik Silahlar

Günümüzün teknolojileri ile başımız dertte. Yavaş yavaş 3 boyutlu yazıcılar piyasaya çıkıyor. Daha eski bir paylaşımım üç boyutlu yazıcılar ile uzay gemilerinde yedek parça üretmek amacıyla kullanılabileceği üzerineydi. Gereksinim duyulan bir parça Dünya'da tasarlanacak ve uzay gemisinde bulunan bir 3 boyutlu yazıcı tarafından basılabilecek ve kullanılabilecekti.
Bu teknolojinin iyi tarafını anlatıyordu. Bugün paylaşacağımız haber teknolojinin kötü tarafını anlatıyor. 3 boyutlu yazıcı sahipleri plastikten tabanca üretebilecekler. İnternet sayesinde tabanca çizimlerine kolayca ulaşılabiliyor.
Bu silahlarda seri numarası olmayacak bu yüzden güvenlik güçleri tarafından takip edilmesi zorlaşacak. Gerçek mermiler atabilecekler. Güvenlik güçleri bu teknoloji ile yeni tehlikelerin oluşacağını öngörmekteler.
2013 yılının mayıs ayında Cody Wilson adındaki Teksas'lı öğrenci 6 mermi atabilen ilk plastik tabancayı Dünya'ya tanıttı. Tabanca 15 plastik ve 1 metal parçadan oluşuyor. Tabancanın nasıl yapılacağını anlatan açıklamalar internete konulduktan sonra, 100000 kez indirildi. Bu açıklamalar 4 gün sonra Birleşik Devletler yönetimi tarafından silindi.
Iain Overton'a göre bu tip tabanca üretmek hali hazırda pahalıya geliyor. 3 boyutlu yazıcı fiyatları düşme eğilimine karşı hala pahalı. Bu şekilde yapılan tabancaların çoğunluğu çalışmıyor. Iain ileti ile sorumuza verdiği yanıtta "Daha sert plastik veya maddeler ile çalışan 3 boyutlu yazıcılar gündeme geldiğinde bu iş hakikaten başımızı ağrıtacak" dedi.
İngiliz güvenlik güçleri denemek amacıyla bu tür silahları yaptılar. Silahlanma karşıtı gruplarda yöneticilik yapan Peter Squires de "Şimdilik bu silahların ve mermilerin yapımında sorunlar var ve çok pahalı" dedi. Gelecekte güvenlik yöneticileri için çok büyük sorunlar çıkarabilir. Nedenlerini de 1-çok fazla yaygınlaşabilir. 2- hava alanlarındaki elektronik kontrol noktalarında gözden kaçabilir.
Metal'den oluşmadığı için elektronik tarayıcılardan geçebilecek. İngiliz gazetesi "Mail on sunday"de çalışan iki gazeteci Eurostar ile Londra'dan Paris'e gittiklerinde yanlarında taşıdıkları plastik silah güvenlik kontrollerinden geçti. FOSSCAD gibi bazı kurumlar %90'ı sert plastikten oluşan yarı otomatik silahlar yaptılar.
Bu tür silahlar "Büyük Britanya Milli Balistik İstihbarat" kuruluşu tarafından da deneme amaçlı yapıldı. Bu kuruluşa göre silah nerede ise kurban'dan çok suçlu için tehlike oluşturuyor. Karşı önlem olarak Manchester Metropolitan Üniversitesi ile birlikte bu tür silahı tespit edebilecek tarayıcılar geliştirildi.
Overton'a göre bu tür 3 boyutlu yazıcılara polis tarafından el konulabilmesi gerekiyor. El konulduktan sonra silah yapılıp yapılmadığı belirlenebilir.
Günümüzde bu duruma karşı ne yapılabilir sorusu gündeme geliyor. Güvenlik güçlerinin nasıl çocuklara karşı veya finansal suçları izliyorlar ise benzer şekilde 3 boyutlu yazıcıları da izlemeleri gerekiyor.
Koruma amaçlı olarak kişilerinde bu duruma (evde silah yapılmasına) karşı bilinçlendirilmesi gerekiyor.
Bu tür silahların iyileştirilmesi için iki engel var, daha sert plastik ve aynı maddelerden mermi üretmek. Engel olarak düşünülse de teknoloji ile hangi engeller aşılmadı ki.


İspanyol ABC'den Türkçe'ye çevrilmiştir.

1 Şubat 2015 Pazar

Yunanistan seçimleri

Avrupa'da basın bir haftadır Yunanistan'da alınan seçimleri konu ediyor. Biz Türkler sık sık Yunan adalarına gidip gelmeye başladık.
Orada olup bitenleri dikkat ile izlememiz gerekiyor. Yunanistan'ın nüfusu 11 milyon. İstanbul'dan daha az sayıda kişi orada yaşıyor. 5 yıldır ekonomik sıkıntılar ile uğraşıyorlar. Başta Almanya olmak üzere Kuzey Avrupa ülkeleri onlardan şikayetçiler. Daha az çalıştıklarını, daha çok eğlendiklerini ve vergi vermeyi sevmediklerini öne sürüyorlar.
Vergi vermemeyi sevmemelerinin tarihten gelen nedenleri var. Geçmişte verdikleri vergiler Osmanlı hazinesine gidiyordu. Örnek olarak lokantalarda yenilen, içilenden vergi alınamıyordu. Alman turistler kaldıkları pansiyonlardan fatura istediklerinde pansiyon sahibi ile araları bozuluyor.
Yunanistan'ın Avrupa birliğine katılması gündeme geldiğinde Türkiye'nin de katılması söz konusu idi hangi nedenle Türk yönetimleri katılmadıysa bunu o zaman ki yönetimlere sormak gerekir. Sonradan gelen yönetimler katılmaya daha hevesli idi. Bir yönetim gündüz vakti havai fişekler atarak o gün güneşin aydınlattığı başkentimizi daha da aydınlattılar. Daha eski bir yönetim hiç düşünüp taşınmadan aynı Enver Paşa'nın Osmanlı devletini 1. Dünya savaşına soktuğu gibi; gümrük birliğine giriverdi.
Yunanistan AB'den çok yararlandı. Zeytin üreticileri AB fonlarından yararlandılar. Daha sonra ise zeytin üretimi arttı bu nedenle zeytin fiyatları düştü şeklinde şikayet ettiler.
Yunanistan'da seçim barajı %3. Meclise 7 parti girdi. Bu partilerden ikisi Syriza ve Enel koalisyon hükümetini kurdular. Enel Türk düşmanlığı yapan bir parti. İlk icraatları AB'nin aldığı Rusya'ya yönelik yaptırımların uzatılması kararına oldu. Bu kararların kendilerine danışılmadan alındığı öne sürüyorlar. Enel ve Syriza'nın bazı yöneticileri seçimlerden önce Rusya'ya gittiler.
Eski yönetimler tarafından AB ile yapılan antlaşmaların yeniden gözden geçirilmesini istiyorlar. Yunanistan'ın AB karşıtı görüşleri diğer Avrupa ülkelerinde de kabul görüyor. İspanya'da PODEMOS (yapabiliriz), Fransa'da Milliyet'çi Cephe benzer söylemler kullanıyorlar. Marjinal olduğu düşünülen bir partinin iktidara gelişinin ilk örneği Yunanistan'da oldu. 2015 yılı içinde İspanya'da da genel seçimler yapılacak. Podemos'un iktidara gelip gelemeyeceği tartışılıyor. Benzer milliyetçi yönelimler Türkiye'ye de sıçrayabilir.
Avrupa Birliği kuruluşunda ülkelerin bazı egemenliklerinin üst kuruluşa (AB) devri söz konusu idi. Bu durumdan geri dönüşün başlayabileceği tartışılıyor.
13 AB ülkesi Euro'yu kullanıyor. Euro banknotlarının üzerinde alışık olduğumuz gibi (Türkiye'de Atatürk'ün ve ABD'de Washington'un) resimleri kullanılmıyor. Euro banknotlarının üzerinde bazı yapıların resimleri bulunuyor.
İsviçre AB'de olmamasına karşın parasının (İsviçre Frangı) değerini yoğun ticari ilişkileri nedeniyle
1 Euro= 1,20 İsviçre Frankı olacak şekilde ayarlıyordu. İsviçre sabitleme politikasını bıraktı. Sonuçta piyasa 1 Euro= 1,06 İsviçre Frankı olarak belirledi. Benzer şekilde Yunanistan'da da yeniden Drahmi basılması gündeme geliyor. Bankada parası olan kişiler Drahmi'ye dönülünce paralarının değer kaybedeceğini düşünüyorlar. Bu nedenlerle bankalardaki hesaplarını kapatıp paralarını evde saklıyorlar.
Türkiye'de bazı kişiler AB'ye karşı düşüncelerini daha önceden dile getirdiler. Bunlara örnek olarak LDP(Liberal Demokrat Parti) kurucusu Besim Tibuk'u gösterebiliriz. Besim bey AB'nin er yada geç dağılacağını öngörüyordu. Hak ve Eşitlik Partisi genel başkanı Osman Pamukoğlu da Gümrük Birliği Antlaşmasının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğinden bahsediyor. Bu antlaşmanın şimdiki hali ile tamamen ülkemiz aleyhine işlediğini öne sürüyor. 2009 ilerleme raporunda HEPAR ve Osman Pamukoğlu'nun önünün kesilmesi emrediliyor.


13 Ocak 2015 Salı

ABD'de Ölüm Cezası.

ABD Adalet bakanı Eric Holder Massachusetts eyaletinde olmayan  ölüm cezasının çeçen teröriste uygulanması için harekete geçti. Eric Holder Maratonu'nda kan döken Dzhokhar Tsarnaev'in idam edilmesinden yana. Bu şahıs geçtiğimiz yıl Boston Maratonu sırasında 3 kişinin ölümü ve 260 dan fazla kişinin yaralanmasına neden oldu.
Holder bu yazı ile yetkili savcının 11 eylül 2001 den sonra meydana gelen ilk terör saldırısının suçlusuna ölüm cezası istemesine yeşil ışık yakıyor. Dzhokhar Tsarnaev 20 yaşında rus çeçen kökenli ve canlı olarak ele geçirilmişti , ağabeyi polis tarafından öldürülmüştü.  Massachusetts eyaletinin baş savcısı Carmen Ortiz Adalet Bakanlığından gelen yazıyı onayladı.
Bu işlemler gerekmekte , çünkü adı geçen eyalette ölüm cezası 1984 yılında kaldırmıştı. Bu engeli aşmak için federal bir dava açılacak ve dava sonucunda ölüm cezası verilir ise federal hükümet tarafından uygulanacak.
Ölüm cezası Federal hükümet tarafından 1988 yılından sonra tekrar yasalaştırılmıştı. Bu tarihten sonra 500 kez ölüm kararı verildi. Bu kararlardan sadece üçü uygulandı. Son on yılda hiç bir idam cezası yerine getirilmedi. En son uygulanan ceza 2001 yılında Timothy McVeigh'e verilmişti. Timothy McVeigh Oklahoma City'de hükümet binasını havaya uçurmuştu. Kendisi federal dava sonucunda 40 yılda zehirli kimyasal zerk edilerek öldürülen tek suçluydu.
Belirlenmesi gereken diğer bir konu ise idamın nerede uygulanacağı. Çünkü Massachusetts eyaleti geleneksel olarak bu cezaya karşı.
Tsarnaev ağabeyi 26 yaşındaki Tamerlan ile Dünya'ca meşhur Boston Maratonu esnasında kan dökmüştü. Tamerlan polisle girdiği silahlı çatışmada öldürüldü.